含义的翻译 章 隋法提 - 土耳其语翻译 - 阿里·乌泽克等。 - 页码 450 - 《古兰经》合辑

段: 103

فَلَمَّآ أَسۡلَمَا وَتَلَّهُۥ لِلۡجَبِينِ

Her ikisi de teslim olup, onu alnı üzerine yatırınca:

段: 104

وَنَٰدَيۡنَٰهُ أَن يَٰٓإِبۡرَٰهِيمُ

Ey İbrahim! diye seslendik.

段: 105

قَدۡ صَدَّقۡتَ ٱلرُّءۡيَآۚ إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجۡزِي ٱلۡمُحۡسِنِينَ

Rüyayı gerçekleştirdin. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız.

段: 106

إِنَّ هَٰذَا لَهُوَ ٱلۡبَلَٰٓؤُاْ ٱلۡمُبِينُ

Bu, gerçekten, çok açık bir imtihandır,

段: 107

وَفَدَيۡنَٰهُ بِذِبۡحٍ عَظِيمٖ

Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik.

段: 108

وَتَرَكۡنَا عَلَيۡهِ فِي ٱلۡأٓخِرِينَ

Geriden gelecekler arasında ona (iyi bir nam) bıraktık:

段: 109

سَلَٰمٌ عَلَىٰٓ إِبۡرَٰهِيمَ

İbrahim'e selam! dedik.

段: 110

كَذَٰلِكَ نَجۡزِي ٱلۡمُحۡسِنِينَ

Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız.

段: 111

إِنَّهُۥ مِنۡ عِبَادِنَا ٱلۡمُؤۡمِنِينَ

Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandır.

段: 112

وَبَشَّرۡنَٰهُ بِإِسۡحَٰقَ نَبِيّٗا مِّنَ ٱلصَّٰلِحِينَ

Sâlihlerden bir peygamber olarak O'na (İbrahim’e) İshak'ı müjdeledik.

段: 113

وَبَٰرَكۡنَا عَلَيۡهِ وَعَلَىٰٓ إِسۡحَٰقَۚ وَمِن ذُرِّيَّتِهِمَا مُحۡسِنٞ وَظَالِمٞ لِّنَفۡسِهِۦ مُبِينٞ

Kendisini ve İshak’ı mübarek (kutlu ve bereketli) eyledik. Lâkin her ikisinin neslinden iyi kimseler olacağı gibi, kendine açıktan açığa kötülük edenler de olacak.

段: 114

وَلَقَدۡ مَنَنَّا عَلَىٰ مُوسَىٰ وَهَٰرُونَ

Andolsun biz Musa’ya da Harun'a da nimetler verdik.

段: 115

وَنَجَّيۡنَٰهُمَا وَقَوۡمَهُمَا مِنَ ٱلۡكَرۡبِ ٱلۡعَظِيمِ

Onları ve kavimlerini o büyük sıkıntıdan kurtardık.

段: 116

وَنَصَرۡنَٰهُمۡ فَكَانُواْ هُمُ ٱلۡغَٰلِبِينَ

Kendilerine yardım ettik de galip gelen onlar oldu.

段: 117

وَءَاتَيۡنَٰهُمَا ٱلۡكِتَٰبَ ٱلۡمُسۡتَبِينَ

Her ikisine de apaçık anlaşılan bir kitabı (Tevrat'ı) verdik.

段: 118

وَهَدَيۡنَٰهُمَا ٱلصِّرَٰطَ ٱلۡمُسۡتَقِيمَ

Her ikisini de doğru yola ilettik.

段: 119

وَتَرَكۡنَا عَلَيۡهِمَا فِي ٱلۡأٓخِرِينَ

Sonra gelenler içinde, diye (iyi bir nam) bıraktık.

段: 120

سَلَٰمٌ عَلَىٰ مُوسَىٰ وَهَٰرُونَ

Musa ve Harun’a selam olsun.

段: 121

إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجۡزِي ٱلۡمُحۡسِنِينَ

Doğrusu biz, iyileri böylece mükâfatlandırırız.

段: 122

إِنَّهُمَا مِنۡ عِبَادِنَا ٱلۡمُؤۡمِنِينَ

Şüphesiz, ikisi de mümin kullarımızdandı.

段: 123

وَإِنَّ إِلۡيَاسَ لَمِنَ ٱلۡمُرۡسَلِينَ

İlyas da şüphe yok ki, peygamberlerdendi.

段: 124

إِذۡ قَالَ لِقَوۡمِهِۦٓ أَلَا تَتَّقُونَ

(İlyas) milletine: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?

段: 125

أَتَدۡعُونَ بَعۡلٗا وَتَذَرُونَ أَحۡسَنَ ٱلۡخَٰلِقِينَ

Yaratanların en iyisi olan, Rabbi olan Allah'ı bırakıp da Ba'l'e mi taparsınız? demişti.

段: 126

ٱللَّهَ رَبَّكُمۡ وَرَبَّ ءَابَآئِكُمُ ٱلۡأَوَّلِينَ

Sizin de Rabbiniz, sizden önce gelen atalarınızın da.