ශුද්ධවූ අල් කුර්ආන් අර්ථ කථනය - තුර්කි පරිවර්තනය - ආචාර්ය. අලි ඔස්ක් සහ විද්වත් කණ්ඩායම * - පරිවර්තන පටුන

XML CSV Excel API
Please review the Terms and Policies

අර්ථ කථනය පරිච්ඡේදය: සූරා අල් මුඃමිනූන්   වාක්‍යය:

Sûratu'l-Mu'minûn

قَدۡ أَفۡلَحَ ٱلۡمُؤۡمِنُونَ
Gerçekten müminler kurtuluşa ermiştir;
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
ٱلَّذِينَ هُمۡ فِي صَلَاتِهِمۡ خَٰشِعُونَ
Onlar ki, namazlarında huşu içindedirler;
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَٱلَّذِينَ هُمۡ عَنِ ٱللَّغۡوِ مُعۡرِضُونَ
Onlar ki, boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler,
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَٱلَّذِينَ هُمۡ لِلزَّكَوٰةِ فَٰعِلُونَ
Onlar ki, zekâtı verirler;
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَٱلَّذِينَ هُمۡ لِفُرُوجِهِمۡ حَٰفِظُونَ
Ve onlar ki, iffetlerini korurlar;
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
إِلَّا عَلَىٰٓ أَزۡوَٰجِهِمۡ أَوۡ مَا مَلَكَتۡ أَيۡمَٰنُهُمۡ فَإِنَّهُمۡ غَيۡرُ مَلُومِينَ
ancak eşleri ve ellerinin sahip olduğu (câriyeleri) hariç. (Bunlarla ilişkilerden dolayı) kınanmış değillerdir.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
فَمَنِ ٱبۡتَغَىٰ وَرَآءَ ذَٰلِكَ فَأُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلۡعَادُونَ
Şu halde, kim bunun ötesine gitmek isterse, işte bunlar, haddi aşan kimselerdir.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَٱلَّذِينَ هُمۡ لِأَمَٰنَٰتِهِمۡ وَعَهۡدِهِمۡ رَٰعُونَ
Yine onlar (o müminler) ki, emanetlerine ve ahidlerine riayet ederler;
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَٱلَّذِينَ هُمۡ عَلَىٰ صَلَوَٰتِهِمۡ يُحَافِظُونَ
Ve onlar ki, namazlarına devam ederler.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
أُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلۡوَٰرِثُونَ
İşte, asıl bunlar vâris olacaklardır;
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
ٱلَّذِينَ يَرِثُونَ ٱلۡفِرۡدَوۡسَ هُمۡ فِيهَا خَٰلِدُونَ
(Evet) Firdevs'e vâris olan bu kimseler, orada ebedî kalıcıdırlar.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَلَقَدۡ خَلَقۡنَا ٱلۡإِنسَٰنَ مِن سُلَٰلَةٖ مِّن طِينٖ
Andolsun biz insanı, çamurdan (süzülüp çıkarılmış) bir özden yarattık.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
ثُمَّ جَعَلۡنَٰهُ نُطۡفَةٗ فِي قَرَارٖ مَّكِينٖ
Sonra onu sağlam bir karargâhta nutfe haline getirdik.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
ثُمَّ خَلَقۡنَا ٱلنُّطۡفَةَ عَلَقَةٗ فَخَلَقۡنَا ٱلۡعَلَقَةَ مُضۡغَةٗ فَخَلَقۡنَا ٱلۡمُضۡغَةَ عِظَٰمٗا فَكَسَوۡنَا ٱلۡعِظَٰمَ لَحۡمٗا ثُمَّ أَنشَأۡنَٰهُ خَلۡقًا ءَاخَرَۚ فَتَبَارَكَ ٱللَّهُ أَحۡسَنُ ٱلۡخَٰلِقِينَ
Sonra nutfeyi alaka (aşılanmış yumurta) yaptık. Peşinden, alakayı, bir parçacık et haline soktuk; bu bir parçacık eti kemiklere (iskelete) çevirdik; bu kemikleri etle kapladık. Sonra onu başka bir yaratışla insan haline getirdik. Yapıp-yaratanların en güzeli olan Allah pek yücedir.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
ثُمَّ إِنَّكُم بَعۡدَ ذَٰلِكَ لَمَيِّتُونَ
Sonra, muhakkak ki siz, bunun ardından elbet öleceksiniz.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
ثُمَّ إِنَّكُمۡ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِ تُبۡعَثُونَ
Sonra da şüphesiz, sîzler kıyamet gününde tekrar diriltileceksiniz.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَلَقَدۡ خَلَقۡنَا فَوۡقَكُمۡ سَبۡعَ طَرَآئِقَ وَمَا كُنَّا عَنِ ٱلۡخَلۡقِ غَٰفِلِينَ
Şu da bir gerçek ki, biz, sizin üzerinizdeki yedi tabaka göğü de yarattık ve yaratılanlardan hiçbir surette gâfil olmadık. @නිවැරදිකරු
Andolsun biz, sizin üstünüzde yedi yol yarattık. Biz yaratmaktan habersiz değiliz.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَأَنزَلۡنَا مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءَۢ بِقَدَرٖ فَأَسۡكَنَّٰهُ فِي ٱلۡأَرۡضِۖ وَإِنَّا عَلَىٰ ذَهَابِۭ بِهِۦ لَقَٰدِرُونَ
Gökten uygun bir ölçüde bir su indirdik ve onu yerde tuttuk. Biz onu gidermeye de elbet kâdiriz.
@නිවැරදිකරු
Gökten uygun bir ölçüde yağmur indirip onu arzda durdurduk. Bizim onu gidermeye de elbet gücümüz yeter.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
فَأَنشَأۡنَا لَكُم بِهِۦ جَنَّٰتٖ مِّن نَّخِيلٖ وَأَعۡنَٰبٖ لَّكُمۡ فِيهَا فَوَٰكِهُ كَثِيرَةٞ وَمِنۡهَا تَأۡكُلُونَ
Böylece onun (yağmurun) sayesinde sizin yararınıza hurma bahçeleri ve üzüm bağları meydana getirdik. Bunlarda sizin için birçok meyveler vardır ve siz onlardan yersiniz.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَشَجَرَةٗ تَخۡرُجُ مِن طُورِ سَيۡنَآءَ تَنۢبُتُ بِٱلدُّهۡنِ وَصِبۡغٖ لِّلۡأٓكِلِينَ
Tûri Sînâ'da da yetişen bir ağaç daha meydana getirdik ki, bu ağaç hem yağ hem de yiyenlerin ekmeğine katık edecekleri (zeytin) verir.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَإِنَّ لَكُمۡ فِي ٱلۡأَنۡعَٰمِ لَعِبۡرَةٗۖ نُّسۡقِيكُم مِّمَّا فِي بُطُونِهَا وَلَكُمۡ فِيهَا مَنَٰفِعُ كَثِيرَةٞ وَمِنۡهَا تَأۡكُلُونَ
Hayvanlarda sizin için elbette ibretler vardır. Karınlarındaki sütten size içiriyoruz. Onlarda sizin için pek çok fayda vardır ve onlardan yiyip duruyorsunuz. @නිවැරදිකරු
Hayvanlarda sizin için elbette ibretler vardır. Onların karınlarındakinden (sütlerinden) size içiririz. Onlarda sizin için birçok faydalar daha vardır; etlerinden de yersiniz.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَعَلَيۡهَا وَعَلَى ٱلۡفُلۡكِ تُحۡمَلُونَ
Onların üzerinde ve gemilerde taşınırsınız.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَلَقَدۡ أَرۡسَلۡنَا نُوحًا إِلَىٰ قَوۡمِهِۦ فَقَالَ يَٰقَوۡمِ ٱعۡبُدُواْ ٱللَّهَ مَا لَكُم مِّنۡ إِلَٰهٍ غَيۡرُهُۥٓۚ أَفَلَا تَتَّقُونَ
Nuh'u kavmine göndermiştik de, onlara şöyle demişti: "Ey kavmim! Sizin için kendisinden başka ilâh olmayan Allah'a ibadet edin. Hiç sakınmaz mısınız?"
@නිවැරදිකරු
Andolsun ki, Nuh’u kavmine gönderdik ve o: Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin için O'ndan başka bir tanrı yoktur. Hâla sakınmaz mısınız? dedi.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
فَقَالَ ٱلۡمَلَؤُاْ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ مِن قَوۡمِهِۦ مَا هَٰذَآ إِلَّا بَشَرٞ مِّثۡلُكُمۡ يُرِيدُ أَن يَتَفَضَّلَ عَلَيۡكُمۡ وَلَوۡ شَآءَ ٱللَّهُ لَأَنزَلَ مَلَٰٓئِكَةٗ مَّا سَمِعۡنَا بِهَٰذَا فِيٓ ءَابَآئِنَا ٱلۡأَوَّلِينَ
Bunun üzerine, kavminin inkârcı ileri gelenleri şöyle dediler: «Bu, tıpkı sizin gibi bir beşer olmaktan başka bir şey değildir. Size üstün ve hâkim olmak istiyor. Eğer Allah (peygamber göndermek) isteseydi, muhakkak ki melekler gönderirdi. Biz geçmişteki atalarımızdan böyle bir şey duymadık.»
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
إِنۡ هُوَ إِلَّا رَجُلُۢ بِهِۦ جِنَّةٞ فَتَرَبَّصُواْ بِهِۦ حَتَّىٰ حِينٖ
«Bu, yalnızca kendisinde delilik bulunan bir kimsedir. Öyle ise, bir süreye kadar ona katlanıp bekleyin bakalım.»
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
قَالَ رَبِّ ٱنصُرۡنِي بِمَا كَذَّبُونِ
(Nuh), Rabbim! dedi, beni yalanlamalarına karşı bana yardım et!
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
فَأَوۡحَيۡنَآ إِلَيۡهِ أَنِ ٱصۡنَعِ ٱلۡفُلۡكَ بِأَعۡيُنِنَا وَوَحۡيِنَا فَإِذَا جَآءَ أَمۡرُنَا وَفَارَ ٱلتَّنُّورُ فَٱسۡلُكۡ فِيهَا مِن كُلّٖ زَوۡجَيۡنِ ٱثۡنَيۡنِ وَأَهۡلَكَ إِلَّا مَن سَبَقَ عَلَيۡهِ ٱلۡقَوۡلُ مِنۡهُمۡۖ وَلَا تُخَٰطِبۡنِي فِي ٱلَّذِينَ ظَلَمُوٓاْ إِنَّهُم مُّغۡرَقُونَ
Bunun üzerine ona şöyle vahyettik: Gözlerimizin önünde (muhafazamız altında) ve bildirdiğimiz şekilde gemiyi yap. Bizim emrimiz gelip de sular coşup yükselmeye başlayınca her cinsten eşler halinde iki tane ve bir de, içlerinden, daha önce kendisi aleyhinde hüküm verilmiş olanların dışındaki aileni gemiye al. Zulmetmiş olanlar konusunda bana hiç yalvarma! Zira onlar kesinlikle boğulacaklardır. 
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
فَإِذَا ٱسۡتَوَيۡتَ أَنتَ وَمَن مَّعَكَ عَلَى ٱلۡفُلۡكِ فَقُلِ ٱلۡحَمۡدُ لِلَّهِ ٱلَّذِي نَجَّىٰنَا مِنَ ٱلۡقَوۡمِ ٱلظَّٰلِمِينَ
Sen, yanındakilerle birlikte gemiye yerleştiğinde: «Bizi zalimler topluluğundan kurtaran Allah'a hamdolsun» de.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَقُل رَّبِّ أَنزِلۡنِي مُنزَلٗا مُّبَارَكٗا وَأَنتَ خَيۡرُ ٱلۡمُنزِلِينَ
Ve de ki: Rabbim! Beni bereketli bir yere indir. Sen, iskân edenlerin en hayırlısısın.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَٰتٖ وَإِن كُنَّا لَمُبۡتَلِينَ
Şüphesiz bunda (Nuh ve kavminin başından geçenlerde) birtakım ibretler vardır. Hakikaten biz (kullarımızı böyle) deneriz.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
ثُمَّ أَنشَأۡنَا مِنۢ بَعۡدِهِمۡ قَرۡنًا ءَاخَرِينَ
Sonra onların ardından bir başka nesil meydana getirdik.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
فَأَرۡسَلۡنَا فِيهِمۡ رَسُولٗا مِّنۡهُمۡ أَنِ ٱعۡبُدُواْ ٱللَّهَ مَا لَكُم مِّنۡ إِلَٰهٍ غَيۡرُهُۥٓۚ أَفَلَا تَتَّقُونَ
Onlara da kendi içlerinden "Sizin için kendisinden başka ilah olmayan Allah'a ibadet edin. Hiç sakınmaz mısınız?" diyen bir peygamber gönderdik.
@නිවැරදිකරු
Onlar arasından kendilerine: «Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka bir tanrınız yoktur. Hâla Allah'tan korkmaz mısınız?» (mesajını ileten) bir peygamber gönderdik.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَقَالَ ٱلۡمَلَأُ مِن قَوۡمِهِ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ وَكَذَّبُواْ بِلِقَآءِ ٱلۡأٓخِرَةِ وَأَتۡرَفۡنَٰهُمۡ فِي ٱلۡحَيَوٰةِ ٱلدُّنۡيَا مَا هَٰذَآ إِلَّا بَشَرٞ مِّثۡلُكُمۡ يَأۡكُلُ مِمَّا تَأۡكُلُونَ مِنۡهُ وَيَشۡرَبُ مِمَّا تَشۡرَبُونَ
Onun kavminden, kâfir olup ahirete ulaşmayı inkâr eden ve dünya hayatında kendilerine refah verdiğimiz varlıklı kişiler: «Bu, dediler, sadece sizin gibi bir insandır; sizin yediğinizden yer, sizin içtiğinizden içer.»
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَلَئِنۡ أَطَعۡتُم بَشَرٗا مِّثۡلَكُمۡ إِنَّكُمۡ إِذٗا لَّخَٰسِرُونَ
«Gerçekten, sizin gibi bir beşere itaat ederseniz, herhalde ziyan edersiniz.»
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
أَيَعِدُكُمۡ أَنَّكُمۡ إِذَا مِتُّمۡ وَكُنتُمۡ تُرَابٗا وَعِظَٰمًا أَنَّكُم مُّخۡرَجُونَ
«Size, öldüğünüz, toprak ve kemik yığını haline geldiğinizde, mutlak surette sizin (kabirden) çıkarılacağınızı mı vâdediyor?»
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
۞ هَيۡهَاتَ هَيۡهَاتَ لِمَا تُوعَدُونَ
«Bu size vâdedilen (öldükten sonra yeniden dirilmek, gerçek olmaktan) çok uzak!»
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
إِنۡ هِيَ إِلَّا حَيَاتُنَا ٱلدُّنۡيَا نَمُوتُ وَنَحۡيَا وَمَا نَحۡنُ بِمَبۡعُوثِينَ
«Hayat, şu dünya hayatımızdan ibarettir, (kimimiz) ölürüz, (kimimiz) yaşarız; bir daha diriltilecek de değiliz.»
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
إِنۡ هُوَ إِلَّا رَجُلٌ ٱفۡتَرَىٰ عَلَى ٱللَّهِ كَذِبٗا وَمَا نَحۡنُ لَهُۥ بِمُؤۡمِنِينَ
«Bu adam, sadece Allah hakkında yalan uyduran bir kimsedir; biz ona inanmıyoruz.»
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
قَالَ رَبِّ ٱنصُرۡنِي بِمَا كَذَّبُونِ
O peygamber: Rabbim! dedi, beni yalanlamalarına karşılık bana yardımcı ol!
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
قَالَ عَمَّا قَلِيلٖ لَّيُصۡبِحُنَّ نَٰدِمِينَ
Allah şöyle buyurdu: Pek yakında onlar mutlaka pişman olacaklar!
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
فَأَخَذَتۡهُمُ ٱلصَّيۡحَةُ بِٱلۡحَقِّ فَجَعَلۡنَٰهُمۡ غُثَآءٗۚ فَبُعۡدٗا لِّلۡقَوۡمِ ٱلظَّٰلِمِينَ
Nitekim, vuku kaçınılmaz olan korkunç bir ses yakalayıverdi onları! Kendilerini hemen sel süprüntüsüne çevirdik. Zalimler topluluğunun canı cehenneme!
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
ثُمَّ أَنشَأۡنَا مِنۢ بَعۡدِهِمۡ قُرُونًا ءَاخَرِينَ
Sonra onların ardından başka nesiller getirdik. 
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
مَا تَسۡبِقُ مِنۡ أُمَّةٍ أَجَلَهَا وَمَا يَسۡتَـٔۡخِرُونَ
Hiçbir ümmet, ecelini ne öne alabilir, ne de erteleyebilir.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
ثُمَّ أَرۡسَلۡنَا رُسُلَنَا تَتۡرَاۖ كُلَّ مَا جَآءَ أُمَّةٗ رَّسُولُهَا كَذَّبُوهُۖ فَأَتۡبَعۡنَا بَعۡضَهُم بَعۡضٗا وَجَعَلۡنَٰهُمۡ أَحَادِيثَۚ فَبُعۡدٗا لِّقَوۡمٖ لَّا يُؤۡمِنُونَ
Sonra birbiri arkasına peygamberlerimizi gönderdik. Her ümmete peygamberi gelince, onu yine yalanladılar. Biz de onları birbiri ardından yok ettik ve onları ibret hikâyelerine dönüştürdük. İman etmeyen böyle kavimler yok olsun. @නිවැරදිකරු
Sonra biz peyderpey peygamberlerimizi gönderdik. Herhangi bir ümmete peygamberlerinin geldiği her defasında, onlar bu peygamberi yalanladılar; biz de onları birbiri ardından yok ettik ve onları ibret hikâyelerine dönüştürdük. Artık iman etmeyen kavmin canı cehenneme!
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
ثُمَّ أَرۡسَلۡنَا مُوسَىٰ وَأَخَاهُ هَٰرُونَ بِـَٔايَٰتِنَا وَسُلۡطَٰنٖ مُّبِينٍ
Sonra Musa'yı ve kardeşi Harun'u âyetlerimizle ve apaçık delillerle gönderdik. @නිවැරදිකරු
Sonra âyetlerimizle ve apaçık bir fermanla Musa ve kardeşi Harun'u
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
إِلَىٰ فِرۡعَوۡنَ وَمَلَإِيْهِۦ فَٱسۡتَكۡبَرُواْ وَكَانُواْ قَوۡمًا عَالِينَ
Firavun'a ve ileri gelenlerine gönderdik. Onlar ise kibire kapıldılar ve ululuk taslayan bir kavim oldular.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
فَقَالُوٓاْ أَنُؤۡمِنُ لِبَشَرَيۡنِ مِثۡلِنَا وَقَوۡمُهُمَا لَنَا عَٰبِدُونَ
Bu yüzden: "Kavimleri bize kölelik edip dururken, bizim gibi iki insana mı iman edeceğiz?" demişlerdi. @නිවැරදිකරු
Bu yüzden dediler ki: Kavimleri bize kölelik ederken, bizim gibi olan bu iki adama inanır mıyız?
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
فَكَذَّبُوهُمَا فَكَانُواْ مِنَ ٱلۡمُهۡلَكِينَ
Böylece o iki peygamberi yalanlamışlar ve helak edilenlerden olmuşlardı. @නිවැරදිකරු
Böylece onları yalanladılar ve bu sebeple helâk edilenlerden oldular.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَلَقَدۡ ءَاتَيۡنَا مُوسَى ٱلۡكِتَٰبَ لَعَلَّهُمۡ يَهۡتَدُونَ
Andolsun biz Musa'ya, belki onlar yola gelirler diye, Kitab'ı verdik.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَجَعَلۡنَا ٱبۡنَ مَرۡيَمَ وَأُمَّهُۥٓ ءَايَةٗ وَءَاوَيۡنَٰهُمَآ إِلَىٰ رَبۡوَةٖ ذَاتِ قَرَارٖ وَمَعِينٖ
Meryem oğlunu ve annesini de (kudretimize) bir alâmet kıldık; onları, yerleşmeye elverişli, suyu bulunan bir tepeye yerleştirdik.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
يَٰٓأَيُّهَا ٱلرُّسُلُ كُلُواْ مِنَ ٱلطَّيِّبَٰتِ وَٱعۡمَلُواْ صَٰلِحًاۖ إِنِّي بِمَا تَعۡمَلُونَ عَلِيمٞ
«Ey Peygamber! Temiz olan şeylerden yiyin; güzel işler yapın. Ben sizin yaptıklarınızı hakkıyla bilmekteyim.»
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَإِنَّ هَٰذِهِۦٓ أُمَّتُكُمۡ أُمَّةٗ وَٰحِدَةٗ وَأَنَا۠ رَبُّكُمۡ فَٱتَّقُونِ
Gerçek şu ki, sizin dininiz tek bir dindir; ben de sizin Rabbinizim; bu itibarla benden sakının. @නිවැරදිකරු
«Şüphesiz bu (insanlar) bir tek ümmet olarak sizin ümmetinizdir; ben de sizin Rabbinizim. Öyle ise benden sakının» (denildi).
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
فَتَقَطَّعُوٓاْ أَمۡرَهُم بَيۡنَهُمۡ زُبُرٗاۖ كُلُّ حِزۡبِۭ بِمَا لَدَيۡهِمۡ فَرِحُونَ
Ne var ki peygamberlerin tabileri, dinlerini aralarında bölük pörçük etmişlerdir. Bu sebeple her grup kendi yanındakiyle sevinip böbürlenmektedir.
@නිවැරදිකරු
Ne var ki insanlar kendi aralarındaki işlerini parça parça böldüler. Her grup kendilerinde bulunan (fikir ve davranış) ile sevinip böbürlenmededirler.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
فَذَرۡهُمۡ فِي غَمۡرَتِهِمۡ حَتَّىٰ حِينٍ
Şimdi sen ölüm gelinceye kadar onları gaflet ve sapıklıkları ile başbaşa bırak! @නිවැරදිකරු
Şimdi sen onları bir zamana kadar gaflet ve sapıklıkları ile başbaşa bırak!
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
أَيَحۡسَبُونَ أَنَّمَا نُمِدُّهُم بِهِۦ مِن مَّالٖ وَبَنِينَ
Sanıyorlar mı ki, onlara verdiğimiz servet ve oğullar ile
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
نُسَارِعُ لَهُمۡ فِي ٱلۡخَيۡرَٰتِۚ بَل لَّا يَشۡعُرُونَ
kendilerine faydalar sağlamak için can atıyoruz? Hayır, onlar işin farkına varamıyorlar.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
إِنَّ ٱلَّذِينَ هُم مِّنۡ خَشۡيَةِ رَبِّهِم مُّشۡفِقُونَ
Rablerine olan saygıdan dolayı kötülükten sakınanlar;
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَٱلَّذِينَ هُم بِـَٔايَٰتِ رَبِّهِمۡ يُؤۡمِنُونَ
Rablerinin âyetlerine iman edenler, @නිවැරදිකරු
Rablerinin âyetlerine inananlar,
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَٱلَّذِينَ هُم بِرَبِّهِمۡ لَا يُشۡرِكُونَ
Rablerine ortak koşmayanlar; @නිවැරදිකරු
Rablerine ortak tanımayanlar;
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَٱلَّذِينَ يُؤۡتُونَ مَآ ءَاتَواْ وَّقُلُوبُهُمۡ وَجِلَةٌ أَنَّهُمۡ إِلَىٰ رَبِّهِمۡ رَٰجِعُونَ
Rablerine döneceklerinden, verdikleri (sadakaları) ni kalpleri (onun kabul edilmemesinden) korkarak verenler; @නිවැරදිකරු
Ve Rablerine dönecekleri için yapmakta oldukları işleri kalpleri çarparak yapanlar;
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
أُوْلَٰٓئِكَ يُسَٰرِعُونَ فِي ٱلۡخَيۡرَٰتِ وَهُمۡ لَهَا سَٰبِقُونَ
İşte, iyilik hususunda yarışanlar ve (iyilikte) öne geçenler bunlardır.
@නිවැරදිකරු
işte onlar, iyiliklere koşuşurlar ve iyilik için yarışırlar.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَلَا نُكَلِّفُ نَفۡسًا إِلَّا وُسۡعَهَاۚ وَلَدَيۡنَا كِتَٰبٞ يَنطِقُ بِٱلۡحَقِّ وَهُمۡ لَا يُظۡلَمُونَ
Biz hiç kimseyi gücünün yettiğinden başkası ile yükümlü kılmayız. Nezdimizde hakkı söyleyen bir kitap vardır ve onlar haksızlığa uğratılmazlar.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
بَلۡ قُلُوبُهُمۡ فِي غَمۡرَةٖ مِّنۡ هَٰذَا وَلَهُمۡ أَعۡمَٰلٞ مِّن دُونِ ذَٰلِكَ هُمۡ لَهَا عَٰمِلُونَ
Hayır, onların (o inkârcıların) kalpleri bu hususta cehâlet içindedir. Ayrıca onların bundan (bu şirk ve inkârcılıklarından) öte birtakım (kötü) işleri vardır ki, onlar bu işleri yapar dururlar.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
حَتَّىٰٓ إِذَآ أَخَذۡنَا مُتۡرَفِيهِم بِٱلۡعَذَابِ إِذَا هُمۡ يَجۡـَٔرُونَ
En nihayet, refah ve bolluk içinde olanlarını sıkıntıya (veya azaba) uğrattığımızda, bakarsın ki onlar feryadı basarlar.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
لَا تَجۡـَٔرُواْ ٱلۡيَوۡمَۖ إِنَّكُم مِّنَّا لَا تُنصَرُونَ
Boşuna sızlanmayın bugün! Zira bizden yardım göremeyeceksiniz!
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
قَدۡ كَانَتۡ ءَايَٰتِي تُتۡلَىٰ عَلَيۡكُمۡ فَكُنتُمۡ عَلَىٰٓ أَعۡقَٰبِكُمۡ تَنكِصُونَ
Çünkü âyetlerim size okunurdu da, siz, arkanızı döner,
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
مُسۡتَكۡبِرِينَ بِهِۦ سَٰمِرٗا تَهۡجُرُونَ
buna karşı kibirlenerek geceleyin (Kâbe'nin etrafında toplanarak) hezeyanlar savururdunuz.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
أَفَلَمۡ يَدَّبَّرُواْ ٱلۡقَوۡلَ أَمۡ جَآءَهُم مَّا لَمۡ يَأۡتِ ءَابَآءَهُمُ ٱلۡأَوَّلِينَ
Onlar bu sözü (Kur'an'ı) hiç düşünmediler mi? Yoksa kendilerine, daha önce geçmişteki atalarına gelmeyen bir şey mi geldi?
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
أَمۡ لَمۡ يَعۡرِفُواْ رَسُولَهُمۡ فَهُمۡ لَهُۥ مُنكِرُونَ
Yoksa Peygamberlerini henüz tanımadılar da bu yüzden mi onu inkâr ediyorlar?
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
أَمۡ يَقُولُونَ بِهِۦ جِنَّةُۢۚ بَلۡ جَآءَهُم بِٱلۡحَقِّ وَأَكۡثَرُهُمۡ لِلۡحَقِّ كَٰرِهُونَ
Yahut da onda bir delilik olduğunu mu söylüyorlar? Hayır, Peygamber onlara hakkı getirmiştir; fakat onların çoğu haktan hoşnut değillerdir.
@නිවැරදිකරු
Yoksa onda bir cinnet olduğunu mu söylüyorlar? Hayır; o, kendilerine hakkı getirmiştir. Onların çoğu ise haktan hoşlanmamadadırlar.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَلَوِ ٱتَّبَعَ ٱلۡحَقُّ أَهۡوَآءَهُمۡ لَفَسَدَتِ ٱلسَّمَٰوَٰتُ وَٱلۡأَرۡضُ وَمَن فِيهِنَّۚ بَلۡ أَتَيۡنَٰهُم بِذِكۡرِهِمۡ فَهُمۡ عَن ذِكۡرِهِم مُّعۡرِضُونَ
Eğer hak, onların hevâ ve heveslerine tâbi olsaydı, gökler, yer ve içindeki herkes, mutlaka bozguna uğrardı. Oysa biz onlara, şân ve şereflerini ihtiva eden Kur'ân'ı getirdik; fakat onlar, bundan yüz çevirmektedirler.
@නිවැරදිකරු
Eğer hak, onların kötü arzu ve isteklerine uysaydı, mutlaka gökler ve yer ile bunlarda bulunanlar bozulur giderdi. Hayır, biz onlara şan ve şereflerini getirdik; fakat onlar kendi şereflerine sırt çevirdiler.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
أَمۡ تَسۡـَٔلُهُمۡ خَرۡجٗا فَخَرَاجُ رَبِّكَ خَيۡرٞۖ وَهُوَ خَيۡرُ ٱلرَّٰزِقِينَ
(Rasûlüm!) Yoksa sen onlardan bir karşılık mı istiyorsun? Rabbinin vereceği daha hayırlıdır. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَإِنَّكَ لَتَدۡعُوهُمۡ إِلَىٰ صِرَٰطٖ مُّسۡتَقِيمٖ
Gerçek şu ki sen onları dosdoğru bir yola çağırıyorsun. @නිවැරදිකරු
Gerçek şu ki sen onları doğru bir yola çağırıyorsun.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَإِنَّ ٱلَّذِينَ لَا يُؤۡمِنُونَ بِٱلۡأٓخِرَةِ عَنِ ٱلصِّرَٰطِ لَنَٰكِبُونَ
Ahirete inanmayanlar ise, ısrarla yoldan çıkmaktadırlar. 
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
۞ وَلَوۡ رَحِمۡنَٰهُمۡ وَكَشَفۡنَا مَا بِهِم مِّن ضُرّٖ لَّلَجُّواْ فِي طُغۡيَٰنِهِمۡ يَعۡمَهُونَ
Eğer onlara acıyıp da içinde bulundukları sıkıntıyı giderseydik, iyice körleşerek azgınlıklarında direnirlerdi.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَلَقَدۡ أَخَذۡنَٰهُم بِٱلۡعَذَابِ فَمَا ٱسۡتَكَانُواْ لِرَبِّهِمۡ وَمَا يَتَضَرَّعُونَ
Andolsun, biz onları sıkıntıya düşürüp azapla yakaladığımızda da yine Rablerine boyun eğmemişler ve yalvarmamışlardır. @නිවැරදිකරු
Andolsun, biz onları sıkıntıya düşürdük de yine Rablerine boyun eğmediler, tazarru ve niyazda da bulunmuyorlar.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
حَتَّىٰٓ إِذَا فَتَحۡنَا عَلَيۡهِم بَابٗا ذَا عَذَابٖ شَدِيدٍ إِذَا هُمۡ فِيهِ مُبۡلِسُونَ
Sonunda (Kıyâmet Günü) üzerlerine şiddetli bir azâp kapısı açtığımız zaman, içinde şaşkın ve ümidlerini kaybetmiş bir halde kalacaklardır.
@නිවැරදිකරු
En nihayet üzerlerine, azabı çok şiddetli bir kapı açtığımız zaman, bir de bakarsın ki onlar orada şaşkın ve ümitsiz kalmışlardır!
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَهُوَ ٱلَّذِيٓ أَنشَأَ لَكُمُ ٱلسَّمۡعَ وَٱلۡأَبۡصَٰرَ وَٱلۡأَفۡـِٔدَةَۚ قَلِيلٗا مَّا تَشۡكُرُونَ
O, sizin için kulakları, gözleri ve gönülleri yaratandır. Ne de az şükrediyorsunuz!
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَهُوَ ٱلَّذِي ذَرَأَكُمۡ فِي ٱلۡأَرۡضِ وَإِلَيۡهِ تُحۡشَرُونَ
Sizi yeryüzünde yaratıp yayan da O'dur. Ve yine O'nun huzurunda toplanacaksınız.
@නිවැරදිකරු
Ve O, sizi yeryüzünde yaratıp türetendir. Sırf O'nun huzurunda toplanacaksınız.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَهُوَ ٱلَّذِي يُحۡيِۦ وَيُمِيتُ وَلَهُ ٱخۡتِلَٰفُ ٱلَّيۡلِ وَٱلنَّهَارِۚ أَفَلَا تَعۡقِلُونَ
Ve O, yaşatan ve öldürendir; gecenin ve gündüzün değişmesi O’nun eseridir. Hâla aklınızı kullanmaz mısınız?
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
بَلۡ قَالُواْ مِثۡلَ مَا قَالَ ٱلۡأَوَّلُونَ
Buna rağmen onlar, öncekilerin dedikleri gibi dediler.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
قَالُوٓاْ أَءِذَا مِتۡنَا وَكُنَّا تُرَابٗا وَعِظَٰمًا أَءِنَّا لَمَبۡعُوثُونَ
Dediler ki: Sahi biz, ölüp de bir toprak ve kemik yığını haline gelmişken, mutlaka yeniden diriltileceğiz öyle mi?
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
لَقَدۡ وُعِدۡنَا نَحۡنُ وَءَابَآؤُنَا هَٰذَا مِن قَبۡلُ إِنۡ هَٰذَآ إِلَّآ أَسَٰطِيرُ ٱلۡأَوَّلِينَ
Hakikaten, gerek bize, gerekse daha önce atalarımıza böyle bir vaadde bulunuldu; (fakat) bu geçmiştekilerin masallarından başka bir şey değildir!
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
قُل لِّمَنِ ٱلۡأَرۡضُ وَمَن فِيهَآ إِن كُنتُمۡ تَعۡلَمُونَ
(Rasûlüm!) de ki: Eğer biliyorsanız (söyleyin bakalım), bu dünya ve onda bulunanlar kime aittir?
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
سَيَقُولُونَ لِلَّهِۚ قُلۡ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ
«Allah'a aittir» diyecekler. Öyle ise siz hiç düşünüp taşınmaz mısınız! de.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
قُلۡ مَن رَّبُّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ ٱلسَّبۡعِ وَرَبُّ ٱلۡعَرۡشِ ٱلۡعَظِيمِ
Yedi kat göklerin Rabbi, azametli Arş'ın Rabbi kimdir? diye sor.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
سَيَقُولُونَ لِلَّهِۚ قُلۡ أَفَلَا تَتَّقُونَ
Onlar da diyeceklerdir ki: "Allah'tır." De ki: "O halde hiç korkmuyor musunuz?" @නිවැරදිකරු
«(Bunlar da) Allah'ındır» diyecekler. Şu halde siz Allah'tan korkmaz mısınız! de.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
قُلۡ مَنۢ بِيَدِهِۦ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيۡءٖ وَهُوَ يُجِيرُ وَلَا يُجَارُ عَلَيۡهِ إِن كُنتُمۡ تَعۡلَمُونَ
Eğer biliyorsanız (söyleyin), her şeyin melekûtu (mülkiyeti ve yönetimi) kendisinin elinde olan, kendisi her şeyi koruyup kollayan, fakat kendisi korunmayan (buna muhtaç olmayan) kimdir? diye sor.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
سَيَقُولُونَ لِلَّهِۚ قُلۡ فَأَنَّىٰ تُسۡحَرُونَ
«(Bunların hepsi) Allah'ındır» diyecekler. Öyle ise nasıl olup da büyüye kapılıp (hakkın yalan, yalanın da hak olduğuna inanarak) aldanıyorsunuz? de. @නිවැරදිකරු
«(Bunların hepsi) Allah'ındır» diyecekler. Öyle ise nasıl olup da büyüye kapılıyorsunuz? de.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
بَلۡ أَتَيۡنَٰهُم بِٱلۡحَقِّ وَإِنَّهُمۡ لَكَٰذِبُونَ
Doğrusu biz onlara hakkı (gerçeği) getirdik; onlar ise hakikaten yalancılardır. @නිවැරදිකරු
Doğrusu biz onlara gerçeği getirdik; onlar ise hakikaten yalancılardır.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
مَا ٱتَّخَذَ ٱللَّهُ مِن وَلَدٖ وَمَا كَانَ مَعَهُۥ مِنۡ إِلَٰهٍۚ إِذٗا لَّذَهَبَ كُلُّ إِلَٰهِۭ بِمَا خَلَقَ وَلَعَلَا بَعۡضُهُمۡ عَلَىٰ بَعۡضٖۚ سُبۡحَٰنَ ٱللَّهِ عَمَّا يَصِفُونَ
Allah, hiçbir surette bir çocuk edinmemiştir ve O'nunla beraber hiçbir ilâh olmamıştır. Eğer öyle olsaydı, her ilâh kendi yarattığını sevk ve idare eder ve mutlaka onlardan biri diğerine galebe çalardı. Allah, onların (müşriklerin) yakıştırdıkları şeylerden münezzehtir. @නිවැරදිකරු
Allah evlât edinmemiştir; O'nunla beraber hiçbir tanrı da yoktur. Aksi takdirde her tanrı kendi yarattığını sevk ve idare eder ve mutlaka onlardan biri diğerine galebe çalardı. Allah, onların (müşriklerin) yakıştırdıkları şeylerden münezzehtir.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
عَٰلِمِ ٱلۡغَيۡبِ وَٱلشَّهَٰدَةِ فَتَعَٰلَىٰ عَمَّا يُشۡرِكُونَ
Allah, (gaybı) gizliyi ve açığı bilendir. O, müşriklerin ortak koştukları şeylerden çok yüce ve münezzehtir. @නිවැරදිකරු
Allah, gaybı da şehâdeti de bilendir. O, müşriklerin ortak koştukları şeylerden çok yüce ve münezzehtir.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
قُل رَّبِّ إِمَّا تُرِيَنِّي مَا يُوعَدُونَ
(Rasûlüm!) De ki: «Rabbim! Eğer onlara yöneltilen tehdidi (dünyevî sıkıntıyı ve uhrevî azabı) mutlaka bana göstereceksen;
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
رَبِّ فَلَا تَجۡعَلۡنِي فِي ٱلۡقَوۡمِ ٱلظَّٰلِمِينَ
bu durumda beni zalimler topluluğunun içinde bulundurma Rabbim!»
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَإِنَّا عَلَىٰٓ أَن نُّرِيَكَ مَا نَعِدُهُمۡ لَقَٰدِرُونَ
Biz, onlara yönelttiğimiz tehdidi sana göstermeye elbette ki kadiriz.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
ٱدۡفَعۡ بِٱلَّتِي هِيَ أَحۡسَنُ ٱلسَّيِّئَةَۚ نَحۡنُ أَعۡلَمُ بِمَا يَصِفُونَ
Sen, kötülüğü en güzel bir tutumla sav. Biz onların yakıştırmakta oldukları şeyi çok iyi bilmekteyiz.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَقُل رَّبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنۡ هَمَزَٰتِ ٱلشَّيَٰطِينِ
Ve de ki: «Rabbim! Şeytanların kışkırtmalarından sana sığınırım!
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ أَن يَحۡضُرُونِ
Onların yanımda bulunmalarından da sana sığınırım, Rabbim!»
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
حَتَّىٰٓ إِذَا جَآءَ أَحَدَهُمُ ٱلۡمَوۡتُ قَالَ رَبِّ ٱرۡجِعُونِ
Nihayet onlardan (müşriklerden) birine ölüm gelip çattığında: «Rabbim! der, beni geri gönder;»
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
لَعَلِّيٓ أَعۡمَلُ صَٰلِحٗا فِيمَا تَرَكۡتُۚ كَلَّآۚ إِنَّهَا كَلِمَةٌ هُوَ قَآئِلُهَاۖ وَمِن وَرَآئِهِم بَرۡزَخٌ إِلَىٰ يَوۡمِ يُبۡعَثُونَ
"Ta ki yapmadan bıraktığım salih ameller yapayım." Asla söylediği sadece (boş laftan ibaret olan) kendi sözüdür. Tekrar dirilecekleri güne kadar, arkalarında (dönüşlerine mâni olacak) berzah vardır. @නිවැරදිකරු
«Ta ki boşa geçirdiğim dünyada iyi iş (ve hareketler) yapayım.» Hayır! Onun söylediği bu söz (boş) laftan ibarettir. Onların gerisinde ise, yeniden dirilecekleri güne kadar (süren) bir berzah vardır.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
فَإِذَا نُفِخَ فِي ٱلصُّورِ فَلَآ أَنسَابَ بَيۡنَهُمۡ يَوۡمَئِذٖ وَلَا يَتَسَآءَلُونَ
Sûra üflendiği zaman artık aralarında akrabalık bağları kalmamıştır; birbirlerini de arayıp sormazlar.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
فَمَن ثَقُلَتۡ مَوَٰزِينُهُۥ فَأُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلۡمُفۡلِحُونَ
Artık kimlerin (sevap) tartıları ağır basarsa, işte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَمَنۡ خَفَّتۡ مَوَٰزِينُهُۥ فَأُوْلَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ خَسِرُوٓاْ أَنفُسَهُمۡ فِي جَهَنَّمَ خَٰلِدُونَ
Kimlerin de tartıları hafif gelirse, artık bunlar da kendilerine yazık etmişlerdir; (çünkü onlar) ebedî cehennemdedirler.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
تَلۡفَحُ وُجُوهَهُمُ ٱلنَّارُ وَهُمۡ فِيهَا كَٰلِحُونَ
Ateş yüzlerini yakar; orada şuradan çirkin ve gülünç bir halde bulunurlar.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
أَلَمۡ تَكُنۡ ءَايَٰتِي تُتۡلَىٰ عَلَيۡكُمۡ فَكُنتُم بِهَا تُكَذِّبُونَ
Size âyetlerim okunurdu da, siz onları yalanlardınız değil mi?
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
قَالُواْ رَبَّنَا غَلَبَتۡ عَلَيۡنَا شِقۡوَتُنَا وَكُنَّا قَوۡمٗا ضَآلِّينَ
Derler ki: Rabbimiz! Azgınlığımız bizi altetti; biz, bir sapıklar topluluğu idik.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
رَبَّنَآ أَخۡرِجۡنَا مِنۡهَا فَإِنۡ عُدۡنَا فَإِنَّا ظَٰلِمُونَ
Rabbimiz! Bizi buradan çıkar. Eğer bir daha (ettiklerimize) dönersek, artık belli ki biz zalim insanlarız.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
قَالَ ٱخۡسَـُٔواْ فِيهَا وَلَا تُكَلِّمُونِ
Buyurur ki: Alçaldıkça alçalın orada! Bana karşı konuşmayın artık!
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
إِنَّهُۥ كَانَ فَرِيقٞ مِّنۡ عِبَادِي يَقُولُونَ رَبَّنَآ ءَامَنَّا فَٱغۡفِرۡ لَنَا وَٱرۡحَمۡنَا وَأَنتَ خَيۡرُ ٱلرَّٰحِمِينَ
Zira kullarımdan bir zümre: Rabbimiz! Biz iman ettik; öyle ise bizi affet; bize acı! Sen, merhametlilerin en iyisisin, demişlerdi.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
فَٱتَّخَذۡتُمُوهُمۡ سِخۡرِيًّا حَتَّىٰٓ أَنسَوۡكُمۡ ذِكۡرِي وَكُنتُم مِّنۡهُمۡ تَضۡحَكُونَ
İşte siz onları alaya aldınız; sonunda onlar (ile alay etmeniz) size beni yâdetmeyi unutturdu, siz onlara gülüyordunuz.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
إِنِّي جَزَيۡتُهُمُ ٱلۡيَوۡمَ بِمَا صَبَرُوٓاْ أَنَّهُمۡ هُمُ ٱلۡفَآئِزُونَ
Bugün ben onlara, sabrettiklerinin karşılığını verdim; onlar, hakikaten muratlarına erenlerdir.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
قَٰلَ كَمۡ لَبِثۡتُمۡ فِي ٱلۡأَرۡضِ عَدَدَ سِنِينَ
(Allah inkarcılara) «Yeryüzünde kaç yıl kaldınız?» diye sorar.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
قَالُواْ لَبِثۡنَا يَوۡمًا أَوۡ بَعۡضَ يَوۡمٖ فَسۡـَٔلِ ٱلۡعَآدِّينَ
«Bir gün veya günün bir kısmı kadar kaldık. İşte sayanlara sor» derler.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
قَٰلَ إِن لَّبِثۡتُمۡ إِلَّا قَلِيلٗاۖ لَّوۡ أَنَّكُمۡ كُنتُمۡ تَعۡلَمُونَ
Buyurur: Sadece az bir süre kaldınız; keşke siz (bunu) bilmiş olsaydınız!
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
أَفَحَسِبۡتُمۡ أَنَّمَا خَلَقۡنَٰكُمۡ عَبَثٗا وَأَنَّكُمۡ إِلَيۡنَا لَا تُرۡجَعُونَ
Sizi sadece boş yere yarattığımızı ve sizin hakikaten huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız?
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
فَتَعَٰلَى ٱللَّهُ ٱلۡمَلِكُ ٱلۡحَقُّۖ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ رَبُّ ٱلۡعَرۡشِ ٱلۡكَرِيمِ
Kendisinden başka ilâh olmayan gerçek hükümdar, şerefi büyük Arşın Rabbi olan Allah çok yücedir. @නිවැරදිකරු
Mutlak hakim ve hak olan Allah, çok yücedir. O'ndan başka tanrı yoktur, O, yüce Arş’ın sahibidir.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَمَن يَدۡعُ مَعَ ٱللَّهِ إِلَٰهًا ءَاخَرَ لَا بُرۡهَٰنَ لَهُۥ بِهِۦ فَإِنَّمَا حِسَابُهُۥ عِندَ رَبِّهِۦٓۚ إِنَّهُۥ لَا يُفۡلِحُ ٱلۡكَٰفِرُونَ
Kim Allah ile beraber, varlığına hiçbir delil bulunmayan başka bir ilâha ibadet ederse, onun hesabı Rabbi yanındadır. Gerçek şudur ki, kâfirler asla iflah olmayacaktır. @නිවැරදිකරු
Her kim Allah ile birlikte diğer bir tanrıya taparsa, ki bu hususla ilgili hiçbir delili yoktur o kimsenin hesabı ancak Rabbinin nezdindedir. Şurası muhakkak ki kâfirler iflah olmaz.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَقُل رَّبِّ ٱغۡفِرۡ وَٱرۡحَمۡ وَأَنتَ خَيۡرُ ٱلرَّٰحِمِينَ
(Rasûlüm!) De ki: «Bağışla ve merhamet et Rabbim! Sen merhametlilerin en iyisisin.» 
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
 
අර්ථ කථනය පරිච්ඡේදය: සූරා අල් මුඃමිනූන්
සූරා පටුන පිටු අංක
 
ශුද්ධවූ අල් කුර්ආන් අර්ථ කථනය - තුර්කි පරිවර්තනය - ආචාර්ය. අලි ඔස්ක් සහ විද්වත් කණ්ඩායම - පරිවර්තන පටුන

ශුද්ධ වූ අල් කුර්ආනයේ අර්ථයන් හි තුර්කි පරිවර්තනය - විද්වත් කණ්ඩායමක් විසින් පරිවර්තනය කරන ලදී. රුව්වාද් පරිවර්තන මධ්‍යස්ථානයේ අධීක්ෂණය යටතේ නිවැරදි කරන ලදි. මුල් පරිවර්තනය යෝජනා, අඛණ්ඩ ඇගයීම සහ සංවර්ධනය සඳහා ලබා ගත හැකිය.

වසන්න