แปล​ความหมาย​อัลกุรอาน​ - คำแปลภาษาตุรกี - ชะอฺบาน บริตช * - สารบัญ​คำแปล

XML CSV Excel API
Please review the Terms and Policies

แปลความหมาย​ สูเราะฮ์: An-Nahl   อายะฮ์:

Sûratu'n-Nahl

أَتَىٰٓ أَمۡرُ ٱللَّهِ فَلَا تَسۡتَعۡجِلُوهُۚ سُبۡحَٰنَهُۥ وَتَعَٰلَىٰ عَمَّا يُشۡرِكُونَ
Allah’ın emri geldi. Onu acele istemeyin. Allah, onların şirk koştuklarından çok yücedir ve münezzehtir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
يُنَزِّلُ ٱلۡمَلَٰٓئِكَةَ بِٱلرُّوحِ مِنۡ أَمۡرِهِۦ عَلَىٰ مَن يَشَآءُ مِنۡ عِبَادِهِۦٓ أَنۡ أَنذِرُوٓاْ أَنَّهُۥ لَآ إِلَٰهَ إِلَّآ أَنَا۠ فَٱتَّقُونِ
Kendi emriyle melekleri vahiyle kullarından dilediğine indirir. Benden başka (hak) ilah yoktur. Öyleyse benden sakının diye uyarmak üzere...
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضَ بِٱلۡحَقِّۚ تَعَٰلَىٰ عَمَّا يُشۡرِكُونَ
Gökleri ve yeri hak ile yarattı ve müşriklerin şirk koşmalarından çok yücedir/yüksektedir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
خَلَقَ ٱلۡإِنسَٰنَ مِن نُّطۡفَةٖ فَإِذَا هُوَ خَصِيمٞ مُّبِينٞ
İnsanı bir nutfeden (meniden) yarattı. Buna rağmen insan apaçık bir hasım kesildi.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَٱلۡأَنۡعَٰمَ خَلَقَهَاۖ لَكُمۡ فِيهَا دِفۡءٞ وَمَنَٰفِعُ وَمِنۡهَا تَأۡكُلُونَ
Ve O, hayvanları (Deve, inek, koyun, keçi) yarattı. Onlarda sizin için ısıtıcı (şeyler) ve birçok faydalar vardır. Hem de onlardan yemektesiniz.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَلَكُمۡ فِيهَا جَمَالٌ حِينَ تُرِيحُونَ وَحِينَ تَسۡرَحُونَ
Sizin için onlarda (akşamleyin) geri getirirken, sabahleyin salıverirken bir güzellik vardır.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَتَحۡمِلُ أَثۡقَالَكُمۡ إِلَىٰ بَلَدٖ لَّمۡ تَكُونُواْ بَٰلِغِيهِ إِلَّا بِشِقِّ ٱلۡأَنفُسِۚ إِنَّ رَبَّكُمۡ لَرَءُوفٞ رَّحِيمٞ
Ancak çok güçlükle varabileceğiniz bir beldeye yüklerinizi taşırlar. İşte Rabbiniz, çok şefkatlidir, çok merhametlidir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَٱلۡخَيۡلَ وَٱلۡبِغَالَ وَٱلۡحَمِيرَ لِتَرۡكَبُوهَا وَزِينَةٗۚ وَيَخۡلُقُ مَا لَا تَعۡلَمُونَ
Hem onlara binmeniz için hem de ziynet için size atları, katırları ve merkepleri yarattı. Sizin bilmediğiniz şeyleri de yaratır.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَعَلَى ٱللَّهِ قَصۡدُ ٱلسَّبِيلِ وَمِنۡهَا جَآئِرٞۚ وَلَوۡ شَآءَ لَهَدَىٰكُمۡ أَجۡمَعِينَ
Yolun doğrusunu göstermek Allah’a aittir. Eğri yol da vardır. Eğer dileseydi hepinize hidayet ederdi.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
هُوَ ٱلَّذِيٓ أَنزَلَ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءٗۖ لَّكُم مِّنۡهُ شَرَابٞ وَمِنۡهُ شَجَرٞ فِيهِ تُسِيمُونَ
Gökten size su indiren O’dur. O sudan içersiniz ve bitkiler de o su ile yetişir, hayvanlarınızı da onda otlatırsınız.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
يُنۢبِتُ لَكُم بِهِ ٱلزَّرۡعَ وَٱلزَّيۡتُونَ وَٱلنَّخِيلَ وَٱلۡأَعۡنَٰبَ وَمِن كُلِّ ٱلثَّمَرَٰتِۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَةٗ لِّقَوۡمٖ يَتَفَكَّرُونَ
Allah, onunla size ekinler, zeytin ve hurma ağaçları, üzüm ve her türlü ürünü yetiştirir. Düşünen bir toplum için bunda ayetler/işaretler vardır.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَسَخَّرَ لَكُمُ ٱلَّيۡلَ وَٱلنَّهَارَ وَٱلشَّمۡسَ وَٱلۡقَمَرَۖ وَٱلنُّجُومُ مُسَخَّرَٰتُۢ بِأَمۡرِهِۦٓۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَٰتٖ لِّقَوۡمٖ يَعۡقِلُونَ
Geceyi, gündüzü, güneşi, ayı sizin emrinize vermiştir. Yıldızlar da O’nun emri ile boyun eğmiştir. Bunların her birinde akleden bir toplum için ayetler vardır.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَمَا ذَرَأَ لَكُمۡ فِي ٱلۡأَرۡضِ مُخۡتَلِفًا أَلۡوَٰنُهُۥٓۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَةٗ لِّقَوۡمٖ يَذَّكَّرُونَ
Yeryüzünde de rengarenk şeyleri de sizin için yaratmıştır Bunda öğüt alan bir toplum için birer ayet vardır.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَهُوَ ٱلَّذِي سَخَّرَ ٱلۡبَحۡرَ لِتَأۡكُلُواْ مِنۡهُ لَحۡمٗا طَرِيّٗا وَتَسۡتَخۡرِجُواْ مِنۡهُ حِلۡيَةٗ تَلۡبَسُونَهَاۖ وَتَرَى ٱلۡفُلۡكَ مَوَاخِرَ فِيهِ وَلِتَبۡتَغُواْ مِن فَضۡلِهِۦ وَلَعَلَّكُمۡ تَشۡكُرُونَ
Taze et yemeniz ve takındığınız süs eşyalarını ondan çıkarmanız için denizi sizin emrinize sunmuştur. O’nun lütfundan aramanız için gemilerin onu yara yara gittiğini görürsün. Umulur ki, şükredersiniz.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَأَلۡقَىٰ فِي ٱلۡأَرۡضِ رَوَٰسِيَ أَن تَمِيدَ بِكُمۡ وَأَنۡهَٰرٗا وَسُبُلٗا لَّعَلَّكُمۡ تَهۡتَدُونَ
Sarsıntıya uğratır diye yerde sarsılmaz dağları, yolunuzu bulmanız için de ırmakları ve yolları yarattı.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَعَلَٰمَٰتٖۚ وَبِٱلنَّجۡمِ هُمۡ يَهۡتَدُونَ
Daha (başka) işaretler (de yarattı) yıldız(lar) ile de onlar yollarını bulurlar.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
أَفَمَن يَخۡلُقُ كَمَن لَّا يَخۡلُقُۚ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ
Hiç yaratan, yaratmayan gibi olur mu? Hiç düşünmez misiniz?
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَإِن تَعُدُّواْ نِعۡمَةَ ٱللَّهِ لَا تُحۡصُوهَآۗ إِنَّ ٱللَّهَ لَغَفُورٞ رَّحِيمٞ
Allah’ın nimetlerini saymaya kalkışsanız, onları sayamazsınız. Allah, gerçekten çok mağfiret edendir, çok merhamet edendir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَٱللَّهُ يَعۡلَمُ مَا تُسِرُّونَ وَمَا تُعۡلِنُونَ
Allah, gizlediğinizi de açığa vurduğunuzu da bilir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَٱلَّذِينَ يَدۡعُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ لَا يَخۡلُقُونَ شَيۡـٔٗا وَهُمۡ يُخۡلَقُونَ
Allah'tan başka dua ettikleri (ilahlar), hiçbir şey yaratamazlar. Çünkü onlar kendileri yaratılmışlardır.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
أَمۡوَٰتٌ غَيۡرُ أَحۡيَآءٖۖ وَمَا يَشۡعُرُونَ أَيَّانَ يُبۡعَثُونَ
Onlar, ölüdür, diri değil. Ne zaman diriltileceklerinin de bilincinde değillerdir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
إِلَٰهُكُمۡ إِلَٰهٞ وَٰحِدٞۚ فَٱلَّذِينَ لَا يُؤۡمِنُونَ بِٱلۡأٓخِرَةِ قُلُوبُهُم مُّنكِرَةٞ وَهُم مُّسۡتَكۡبِرُونَ
İlahınız tek (hak) ilahtır. Ahirete iman etmeyenler ise, onların kalpleri inkarcıdır. Aslında onlar, büyüklük taslayanlardır
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
لَا جَرَمَ أَنَّ ٱللَّهَ يَعۡلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعۡلِنُونَۚ إِنَّهُۥ لَا يُحِبُّ ٱلۡمُسۡتَكۡبِرِينَ
Muhakkak, Allah onların içlerinde gizlediklerini de açığa koyduklarını da elbette bilir. O, büyüklenenleri hiç sevmez.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَإِذَا قِيلَ لَهُم مَّاذَآ أَنزَلَ رَبُّكُمۡ قَالُوٓاْ أَسَٰطِيرُ ٱلۡأَوَّلِينَ
Onlara: Rabbiniz ne indirdi?” diye sorulduğunda “Öncekilerin masallarını” derler.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
لِيَحۡمِلُوٓاْ أَوۡزَارَهُمۡ كَامِلَةٗ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِ وَمِنۡ أَوۡزَارِ ٱلَّذِينَ يُضِلُّونَهُم بِغَيۡرِ عِلۡمٍۗ أَلَا سَآءَ مَا يَزِرُونَ
Kıyamet günü kendi günahlarını tam olarak; ilimsizce saptırdıkları kimselerin günahlarından bir kısmını da yüklenirler. Dikkat! Ne kötü bir yük yükleniyorlar.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
قَدۡ مَكَرَ ٱلَّذِينَ مِن قَبۡلِهِمۡ فَأَتَى ٱللَّهُ بُنۡيَٰنَهُم مِّنَ ٱلۡقَوَاعِدِ فَخَرَّ عَلَيۡهِمُ ٱلسَّقۡفُ مِن فَوۡقِهِمۡ وَأَتَىٰهُمُ ٱلۡعَذَابُ مِنۡ حَيۡثُ لَا يَشۡعُرُونَ
Onlardan öncekiler de tuzak kurmuşlardı. Allah'ın (emri) geldi, binalarını temellerinden söktü, üstlerindeki tavan da tepelerine çöktü. Azap, onlara hissetmedikleri bir yönden gelmişti.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
ثُمَّ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِ يُخۡزِيهِمۡ وَيَقُولُ أَيۡنَ شُرَكَآءِيَ ٱلَّذِينَ كُنتُمۡ تُشَٰٓقُّونَ فِيهِمۡۚ قَالَ ٱلَّذِينَ أُوتُواْ ٱلۡعِلۡمَ إِنَّ ٱلۡخِزۡيَ ٱلۡيَوۡمَ وَٱلسُّوٓءَ عَلَى ٱلۡكَٰفِرِينَ
Sonra Allah, kıyamet günü onları rezil edip şöyle der: "Hani haklarında (müminlere) düşman kesildiğiniz ortaklarım nerede?” Kendilerine ilim verilen (Alimler): "Bugün, rezillik ve azap kâfirlerin üzerinedir" der.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
ٱلَّذِينَ تَتَوَفَّىٰهُمُ ٱلۡمَلَٰٓئِكَةُ ظَالِمِيٓ أَنفُسِهِمۡۖ فَأَلۡقَوُاْ ٱلسَّلَمَ مَا كُنَّا نَعۡمَلُ مِن سُوٓءِۭۚ بَلَىٰٓۚ إِنَّ ٱللَّهَ عَلِيمُۢ بِمَا كُنتُمۡ تَعۡمَلُونَ
Melekler, kendilerine zulmedenlerin canlarını alırlarken; “Biz bir kötülük yapmamıştık.” diyerek teslim olurlar. Hayır, Allah onların ne yaptıklarını çok iyi bilir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
فَٱدۡخُلُوٓاْ أَبۡوَٰبَ جَهَنَّمَ خَٰلِدِينَ فِيهَاۖ فَلَبِئۡسَ مَثۡوَى ٱلۡمُتَكَبِّرِينَ
Öyleyse, içinde ebedi kalacağınız Cehennem kapılarından girin. Büyüklük taslayanların ikametgâhı ne kötüdür!
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
۞ وَقِيلَ لِلَّذِينَ ٱتَّقَوۡاْ مَاذَآ أَنزَلَ رَبُّكُمۡۚ قَالُواْ خَيۡرٗاۗ لِّلَّذِينَ أَحۡسَنُواْ فِي هَٰذِهِ ٱلدُّنۡيَا حَسَنَةٞۚ وَلَدَارُ ٱلۡأٓخِرَةِ خَيۡرٞۚ وَلَنِعۡمَ دَارُ ٱلۡمُتَّقِينَ
Allah’tan sakınan/takvalı olan kimselere “Rabbiniz size ne indirdi?” denildiğinde, “iyilik/hayır!” diye karşılık verirler. Bu dünyada güzel amel işleyenlere “iyilik” vardır. Ahiret yurdu ise daha iyidir. Allah’tan sakınanların/takvalı olanların yurdu ne güzeldir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
جَنَّٰتُ عَدۡنٖ يَدۡخُلُونَهَا تَجۡرِي مِن تَحۡتِهَا ٱلۡأَنۡهَٰرُۖ لَهُمۡ فِيهَا مَا يَشَآءُونَۚ كَذَٰلِكَ يَجۡزِي ٱللَّهُ ٱلۡمُتَّقِينَ
Adn Cennetleridir, girecekleri yer... Oranın alt tarafından ırmaklar akar, orada diledikleri şey onlarındır. İşte Allah, takva sahiplerini böyle mükâfatlandırır.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
ٱلَّذِينَ تَتَوَفَّىٰهُمُ ٱلۡمَلَٰٓئِكَةُ طَيِّبِينَ يَقُولُونَ سَلَٰمٌ عَلَيۡكُمُ ٱدۡخُلُواْ ٱلۡجَنَّةَ بِمَا كُنتُمۡ تَعۡمَلُونَ
Melekler, arınıp temizlenmiş kimselerin canlarını alırken: Selam size! Yaptığınız amelleriniz sebebiyle girin Cennet'e! derler.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
هَلۡ يَنظُرُونَ إِلَّآ أَن تَأۡتِيَهُمُ ٱلۡمَلَٰٓئِكَةُ أَوۡ يَأۡتِيَ أَمۡرُ رَبِّكَۚ كَذَٰلِكَ فَعَلَ ٱلَّذِينَ مِن قَبۡلِهِمۡۚ وَمَا ظَلَمَهُمُ ٱللَّهُ وَلَٰكِن كَانُوٓاْ أَنفُسَهُمۡ يَظۡلِمُونَ
Onlar, kendilerine meleklerin veya Rabbinin emrinin gelmesini mi bekliyorlar? Onlardan öncekiler de böyle yapmıştı. Onlara Allah zulmetmedi. Onlar, kendi kendilerine zulmettiler.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
فَأَصَابَهُمۡ سَيِّـَٔاتُ مَا عَمِلُواْ وَحَاقَ بِهِم مَّا كَانُواْ بِهِۦ يَسۡتَهۡزِءُونَ
Onlara, yapmış oldukları amellerin kötülüğü dokundu ve onları alay ettikleri şey, çepeçevre kuşattı.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَقَالَ ٱلَّذِينَ أَشۡرَكُواْ لَوۡ شَآءَ ٱللَّهُ مَا عَبَدۡنَا مِن دُونِهِۦ مِن شَيۡءٖ نَّحۡنُ وَلَآ ءَابَآؤُنَا وَلَا حَرَّمۡنَا مِن دُونِهِۦ مِن شَيۡءٖۚ كَذَٰلِكَ فَعَلَ ٱلَّذِينَ مِن قَبۡلِهِمۡۚ فَهَلۡ عَلَى ٱلرُّسُلِ إِلَّا ٱلۡبَلَٰغُ ٱلۡمُبِينُ
Şirk koşanlar, “Allah dileseydi, O’ndan başkasına ne biz ne de atalarımız ibadet ederdik. Onsuz hiçbir şeyi de haram kılmazdık.” dediler. Onlardan öncekiler de böyle yapmışlardı. Rasûllere düşen açıkça duyurmaktan başka bir şey midir?
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَلَقَدۡ بَعَثۡنَا فِي كُلِّ أُمَّةٖ رَّسُولًا أَنِ ٱعۡبُدُواْ ٱللَّهَ وَٱجۡتَنِبُواْ ٱلطَّٰغُوتَۖ فَمِنۡهُم مَّنۡ هَدَى ٱللَّهُ وَمِنۡهُم مَّنۡ حَقَّتۡ عَلَيۡهِ ٱلضَّلَٰلَةُۚ فَسِيرُواْ فِي ٱلۡأَرۡضِ فَٱنظُرُواْ كَيۡفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلۡمُكَذِّبِينَ
Yalnızca Allah’a ibadet edin ve tağuttan sakının, diye her topluma bir elçi gönderdik. Allah, onlardan bir kısmına hidayet etti. Onlardan kiminin üzerine de sapıklık hak oldu. Yeryüzünde dolaşın da yalanlayanların sonu nasıl oldu, bir bakın!
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
إِن تَحۡرِصۡ عَلَىٰ هُدَىٰهُمۡ فَإِنَّ ٱللَّهَ لَا يَهۡدِي مَن يُضِلُّۖ وَمَا لَهُم مِّن نَّٰصِرِينَ
Sen, onların hidayeti için çok arzu etsen de Allah saptırdığı kimseye hidayet etmez. Onların hiç bir yardımcıları da yoktur.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَأَقۡسَمُواْ بِٱللَّهِ جَهۡدَ أَيۡمَٰنِهِمۡ لَا يَبۡعَثُ ٱللَّهُ مَن يَمُوتُۚ بَلَىٰ وَعۡدًا عَلَيۡهِ حَقّٗا وَلَٰكِنَّ أَكۡثَرَ ٱلنَّاسِ لَا يَعۡلَمُونَ
Allah’ın ölen bir kimseyi yeniden diriltmeyeceğine tüm güçleri ile Allah adına yemin ettiler. Hayır, Bu, O'nun üzerinde hak olan bir sözdür, ancak insanların çoğu bilmezler.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
لِيُبَيِّنَ لَهُمُ ٱلَّذِي يَخۡتَلِفُونَ فِيهِ وَلِيَعۡلَمَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓاْ أَنَّهُمۡ كَانُواْ كَٰذِبِينَ
(Bu diriliş,) Hakkında ayrılığa düştükleri şeyi açıklamak ve kâfirlerin bizatihi kendilerinin yalancı olduklarını bilmesi içindir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
إِنَّمَا قَوۡلُنَا لِشَيۡءٍ إِذَآ أَرَدۡنَٰهُ أَن نَّقُولَ لَهُۥ كُن فَيَكُونُ
Biz bir şeyi dilediğimiz zaman ona sözümüz sadece “Ol!” demektir. O da hemen oluverir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَٱلَّذِينَ هَاجَرُواْ فِي ٱللَّهِ مِنۢ بَعۡدِ مَا ظُلِمُواْ لَنُبَوِّئَنَّهُمۡ فِي ٱلدُّنۡيَا حَسَنَةٗۖ وَلَأَجۡرُ ٱلۡأٓخِرَةِ أَكۡبَرُۚ لَوۡ كَانُواْ يَعۡلَمُونَ
Zulme uğradıktan sonra Allah için hicret edenleri biz, dünyada güzel bir yere yerleştiririz. Ahiret sevabı ise daha büyüktür. Bir bilseler.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
ٱلَّذِينَ صَبَرُواْ وَعَلَىٰ رَبِّهِمۡ يَتَوَكَّلُونَ
Onlar, sabreder ve Rablerine tevekkül ederler.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَمَآ أَرۡسَلۡنَا مِن قَبۡلِكَ إِلَّا رِجَالٗا نُّوحِيٓ إِلَيۡهِمۡۖ فَسۡـَٔلُوٓاْ أَهۡلَ ٱلذِّكۡرِ إِن كُنتُمۡ لَا تَعۡلَمُونَ
Senden önce de kendilerine vahyettiğimiz adamlardan başkasını (peygamber olarak) göndermedik. Eğer bilmiyorsanız zikir/ilim ehline sorun.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
بِٱلۡبَيِّنَٰتِ وَٱلزُّبُرِۗ وَأَنزَلۡنَآ إِلَيۡكَ ٱلذِّكۡرَ لِتُبَيِّنَ لِلنَّاسِ مَا نُزِّلَ إِلَيۡهِمۡ وَلَعَلَّهُمۡ يَتَفَكَّرُونَ
(Onları) apaçık deliller ve kitaplarla (gönderdik.) Sana da “zikri” indirdik. Kendilerine indirileni insanlara açıklaman için. Umulur ki onlar da düşünürler.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
أَفَأَمِنَ ٱلَّذِينَ مَكَرُواْ ٱلسَّيِّـَٔاتِ أَن يَخۡسِفَ ٱللَّهُ بِهِمُ ٱلۡأَرۡضَ أَوۡ يَأۡتِيَهُمُ ٱلۡعَذَابُ مِنۡ حَيۡثُ لَا يَشۡعُرُونَ
Kötülük tuzakları kuranlar, Allah’ın kendilerini yerin dibine geçirmeyeceğinden veya farkında olmadıkları bir yerden azabın gelmeyeceğinden emin mi oldular?
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
أَوۡ يَأۡخُذَهُمۡ فِي تَقَلُّبِهِمۡ فَمَا هُم بِمُعۡجِزِينَ
Veya onlar dönüp dolaşırlarken Allah'ın kendilerini yakalamayacağından emin mi oldular? Onlar (Allah'ı) aciz bırakacak değillerdir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
أَوۡ يَأۡخُذَهُمۡ عَلَىٰ تَخَوُّفٖ فَإِنَّ رَبَّكُمۡ لَرَءُوفٞ رَّحِيمٌ
Veya onları korku üzerineyken kendilerini yakalamayacağından emin mi oldular? İşte Rabbiniz, çok şefkatlidir, çok merhametlidir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
أَوَلَمۡ يَرَوۡاْ إِلَىٰ مَا خَلَقَ ٱللَّهُ مِن شَيۡءٖ يَتَفَيَّؤُاْ ظِلَٰلُهُۥ عَنِ ٱلۡيَمِينِ وَٱلشَّمَآئِلِ سُجَّدٗا لِّلَّهِ وَهُمۡ دَٰخِرُونَ
Allah’ın yarattığı şeylerin gölgelerinin boyun eğip, Allah için secde ederek sağa ve sola eğiliverdiklerini görmediler mi?
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَلِلَّهِۤ يَسۡجُدُۤ مَا فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِي ٱلۡأَرۡضِ مِن دَآبَّةٖ وَٱلۡمَلَٰٓئِكَةُ وَهُمۡ لَا يَسۡتَكۡبِرُونَ
Göklerde ve yerde olan tüm canlılar ve melekler hiç büyüklenmeden Allah’a secde ederler.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
يَخَافُونَ رَبَّهُم مِّن فَوۡقِهِمۡ وَيَفۡعَلُونَ مَا يُؤۡمَرُونَ۩
Yukarılarında olan Rab’lerinden korkarlar ve yalnızca kendilerine emredileni yaparlar.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
۞ وَقَالَ ٱللَّهُ لَا تَتَّخِذُوٓاْ إِلَٰهَيۡنِ ٱثۡنَيۡنِۖ إِنَّمَا هُوَ إِلَٰهٞ وَٰحِدٞ فَإِيَّٰيَ فَٱرۡهَبُونِ
Allah: İki ilah edinmeyin, dedi. O, ancak tek ilahtır. Öyleyse benden korkun!
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَلَهُۥ مَا فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ وَلَهُ ٱلدِّينُ وَاصِبًاۚ أَفَغَيۡرَ ٱللَّهِ تَتَّقُونَ
Göklerde ve yerdeki her şey O’nundur. Her zaman din O’na aittir. O halde Allah’tan başkasından mı sakınıyorsunuz?
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَمَا بِكُم مِّن نِّعۡمَةٖ فَمِنَ ٱللَّهِۖ ثُمَّ إِذَا مَسَّكُمُ ٱلضُّرُّ فَإِلَيۡهِ تَجۡـَٔرُونَ
Size verilen her nimet Allah’tandır. Sonra size bir sıkıntı dokunduğu zaman da hemen O’na yalvarırsınız.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
ثُمَّ إِذَا كَشَفَ ٱلضُّرَّ عَنكُمۡ إِذَا فَرِيقٞ مِّنكُم بِرَبِّهِمۡ يُشۡرِكُونَ
Sonra, sıkıntıyı sizden giderdiği zaman içinizden bir grup hemen Rab’lerine şirk koşarlar.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
لِيَكۡفُرُواْ بِمَآ ءَاتَيۡنَٰهُمۡۚ فَتَمَتَّعُواْ فَسَوۡفَ تَعۡلَمُونَ
Onlara verdiğimize nankörlük etsinler bakalım, şimdilik yaşayın, yakında bileceksiniz.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَيَجۡعَلُونَ لِمَا لَا يَعۡلَمُونَ نَصِيبٗا مِّمَّا رَزَقۡنَٰهُمۡۗ تَٱللَّهِ لَتُسۡـَٔلُنَّ عَمَّا كُنتُمۡ تَفۡتَرُونَ
Onlara verdiğimiz rızıktan bilmedikleri şeylere pay ayırıyorlar. Allah adına andolsun ki, uydurmakta olduklarınızdan sorguya çekileceksiniz.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَيَجۡعَلُونَ لِلَّهِ ٱلۡبَنَٰتِ سُبۡحَٰنَهُۥ وَلَهُم مَّا يَشۡتَهُونَ
Allah’a kızlar isnat ederler. O, bundan münezzehtir. Kendilerine de arzu ettiklerini. (Erkek çocukları)
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَإِذَا بُشِّرَ أَحَدُهُم بِٱلۡأُنثَىٰ ظَلَّ وَجۡهُهُۥ مُسۡوَدّٗا وَهُوَ كَظِيمٞ
Onlardan birine bir kız çocuğu müjdelendiği zaman, kederlenerek yüzü simsiyah kesilir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
يَتَوَٰرَىٰ مِنَ ٱلۡقَوۡمِ مِن سُوٓءِ مَا بُشِّرَ بِهِۦٓۚ أَيُمۡسِكُهُۥ عَلَىٰ هُونٍ أَمۡ يَدُسُّهُۥ فِي ٱلتُّرَابِۗ أَلَا سَآءَ مَا يَحۡكُمُونَ
Kendisine verilen kötü müjdeden dolayı halktan gizlenmeye çalışır. Onu aşağılanarak tutsun/yaşatsın mı; yoksa toprağa mı gömsün? Dikkat et, verdikleri hüküm ne kötüdür!
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
لِلَّذِينَ لَا يُؤۡمِنُونَ بِٱلۡأٓخِرَةِ مَثَلُ ٱلسَّوۡءِۖ وَلِلَّهِ ٱلۡمَثَلُ ٱلۡأَعۡلَىٰۚ وَهُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلۡحَكِيمُ
Kötülük, ahirete iman etmeyenler içindir. En üstün sıfatlar Allah’ındır. O, Aziz'dir, hakimdir. @แก้ไขแล้ว
Kötülük sıfat ahirete iman etmeyenler içindir. En üstün sıfatlar Allah’ındır. O, Aziz'dir, hakimdir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَلَوۡ يُؤَاخِذُ ٱللَّهُ ٱلنَّاسَ بِظُلۡمِهِم مَّا تَرَكَ عَلَيۡهَا مِن دَآبَّةٖ وَلَٰكِن يُؤَخِّرُهُمۡ إِلَىٰٓ أَجَلٖ مُّسَمّٗىۖ فَإِذَا جَآءَ أَجَلُهُمۡ لَا يَسۡتَـٔۡخِرُونَ سَاعَةٗ وَلَا يَسۡتَقۡدِمُونَ
Eğer Allah, insanları zulümleri sebebiyle cezalandırsaydı, yeryüzünde hiç bir canlı bırakmazdı. Fakat O, belli bir süreye kadar erteler. Onların eceli gelince ne (kısa) bir süre geri kalabilirler ve ne de öne geçebilirler.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَيَجۡعَلُونَ لِلَّهِ مَا يَكۡرَهُونَۚ وَتَصِفُ أَلۡسِنَتُهُمُ ٱلۡكَذِبَ أَنَّ لَهُمُ ٱلۡحُسۡنَىٰۚ لَا جَرَمَ أَنَّ لَهُمُ ٱلنَّارَ وَأَنَّهُم مُّفۡرَطُونَ
Kendileri için hoşlanmadıkları şeyleri Allah’a yakıştırıyorlar ve dilleri de yalan olarak en güzel olanın kendilerinin olduğunu söylüyor. Kuşkusuz onlara ait olan “ateş”tir. Ve onlar “Cehennem”de terk olunacaklardır.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
تَٱللَّهِ لَقَدۡ أَرۡسَلۡنَآ إِلَىٰٓ أُمَمٖ مِّن قَبۡلِكَ فَزَيَّنَ لَهُمُ ٱلشَّيۡطَٰنُ أَعۡمَٰلَهُمۡ فَهُوَ وَلِيُّهُمُ ٱلۡيَوۡمَ وَلَهُمۡ عَذَابٌ أَلِيمٞ
Allah’a andolsun ki, senden önceki ümmetlere de (peygamberler) gönderdik. Fakat, şeytan onlara yaptıkları amelleri süslü gösterdi. Bugün de o, onların velisidir ve onlara can yakıcı bir azap vardır.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَمَآ أَنزَلۡنَا عَلَيۡكَ ٱلۡكِتَٰبَ إِلَّا لِتُبَيِّنَ لَهُمُ ٱلَّذِي ٱخۡتَلَفُواْ فِيهِ وَهُدٗى وَرَحۡمَةٗ لِّقَوۡمٖ يُؤۡمِنُونَ
Biz, kitabı sana ancak hakkında ihtilaf ettikleri şeyleri onlara açıklaman için,hidayet ve iman eden bir kavme de rahmet olarak indirdik.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَٱللَّهُ أَنزَلَ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءٗ فَأَحۡيَا بِهِ ٱلۡأَرۡضَ بَعۡدَ مَوۡتِهَآۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَةٗ لِّقَوۡمٖ يَسۡمَعُونَ
Allah, gökten su indirdi ve onunla ölümünden sonra yere hayat verdi. Şüphesiz bunda, işiten bir toplum için bir ayet vardır.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَإِنَّ لَكُمۡ فِي ٱلۡأَنۡعَٰمِ لَعِبۡرَةٗۖ نُّسۡقِيكُم مِّمَّا فِي بُطُونِهِۦ مِنۢ بَيۡنِ فَرۡثٖ وَدَمٖ لَّبَنًا خَالِصٗا سَآئِغٗا لِّلشَّٰرِبِينَ
Sizin için hayvanlarda da ibretler vardır. Size, onların karınlarındaki işkembe ile kan arasında halis, içimi kolay bir süt içiriyoruz.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَمِن ثَمَرَٰتِ ٱلنَّخِيلِ وَٱلۡأَعۡنَٰبِ تَتَّخِذُونَ مِنۡهُ سَكَرٗا وَرِزۡقًا حَسَنًاۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَةٗ لِّقَوۡمٖ يَعۡقِلُونَ
Hurma ve üzüm ürünlerinden de bir sarhoşluk verici bir de güzel rızık elde edersiniz. İşte bunda da aklını kullanan bir toplum için bir ayet/işaret vardır.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَأَوۡحَىٰ رَبُّكَ إِلَى ٱلنَّحۡلِ أَنِ ٱتَّخِذِي مِنَ ٱلۡجِبَالِ بُيُوتٗا وَمِنَ ٱلشَّجَرِ وَمِمَّا يَعۡرِشُونَ
Rabbin bal arısına şöyle ilham etti: Dağlardan, ağaçlardan ve (insanların yaptığı) yapılardan kendine evler edin.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
ثُمَّ كُلِي مِن كُلِّ ٱلثَّمَرَٰتِ فَٱسۡلُكِي سُبُلَ رَبِّكِ ذُلُلٗاۚ يَخۡرُجُ مِنۢ بُطُونِهَا شَرَابٞ مُّخۡتَلِفٌ أَلۡوَٰنُهُۥ فِيهِ شِفَآءٞ لِّلنَّاسِۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَةٗ لِّقَوۡمٖ يَتَفَكَّرُونَ
Sonra: “Bütün ürünlerden ye ve Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollardan yürü.” Arıların karnından, çeşitli renklerde ve insanlar için şifa olan bir içecek çıkar. İşte bunda da düşünen bir toplum için bir ayet/işaret vardır.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَٱللَّهُ خَلَقَكُمۡ ثُمَّ يَتَوَفَّىٰكُمۡۚ وَمِنكُم مَّن يُرَدُّ إِلَىٰٓ أَرۡذَلِ ٱلۡعُمُرِ لِكَيۡ لَا يَعۡلَمَ بَعۡدَ عِلۡمٖ شَيۡـًٔاۚ إِنَّ ٱللَّهَ عَلِيمٞ قَدِيرٞ
Allah, sizi yarattı, daha sonra da sizi öldürecektir. Sizden kiminiz de ömrün en kötü çağına ulaştırılır ki, biraz bilgiden sonra bir şey bilmez olur. Şüphesiz Allah, her şeyi bilendir, her şeye gücü yetendir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَٱللَّهُ فَضَّلَ بَعۡضَكُمۡ عَلَىٰ بَعۡضٖ فِي ٱلرِّزۡقِۚ فَمَا ٱلَّذِينَ فُضِّلُواْ بِرَآدِّي رِزۡقِهِمۡ عَلَىٰ مَا مَلَكَتۡ أَيۡمَٰنُهُمۡ فَهُمۡ فِيهِ سَوَآءٌۚ أَفَبِنِعۡمَةِ ٱللَّهِ يَجۡحَدُونَ
Allah, rızık konusunda kiminizi, kiminizden üstün kılmıştır. Fakat, üstün kılınanlar, rızıklarını ellerinin altında bulunan kimselere, kendileriyle eşit olurlar diye rızıklarını vermezler. Yoksa Allah'ın nimetini inkâr mı ediyorlar?
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَٱللَّهُ جَعَلَ لَكُم مِّنۡ أَنفُسِكُمۡ أَزۡوَٰجٗا وَجَعَلَ لَكُم مِّنۡ أَزۡوَٰجِكُم بَنِينَ وَحَفَدَةٗ وَرَزَقَكُم مِّنَ ٱلطَّيِّبَٰتِۚ أَفَبِٱلۡبَٰطِلِ يُؤۡمِنُونَ وَبِنِعۡمَتِ ٱللَّهِ هُمۡ يَكۡفُرُونَ
Allah, kendi canlarınızdan sizin için eşler kıldı. Ve yine kendi eşlerinizden size oğullar ve torunlar vermiştir. Sizi temiz ve güzel rızıklarla rızıklandırmıştır. Buna rağmen batıla iman edip, Allah’ın nimetini inkar mı ediyor onlar?
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَيَعۡبُدُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ مَا لَا يَمۡلِكُ لَهُمۡ رِزۡقٗا مِّنَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ شَيۡـٔٗا وَلَا يَسۡتَطِيعُونَ
Allah’tan başka onlara göklerden ve yerden verecek hiç bir rızka malik olmayan ve buna da gücü yetmeyenlere ibadet ediyorlar.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
فَلَا تَضۡرِبُواْ لِلَّهِ ٱلۡأَمۡثَالَۚ إِنَّ ٱللَّهَ يَعۡلَمُ وَأَنتُمۡ لَا تَعۡلَمُونَ
Allah'a benzerler koşmayın. Allah elbette bilir fakat siz bilmezsiniz.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
۞ ضَرَبَ ٱللَّهُ مَثَلًا عَبۡدٗا مَّمۡلُوكٗا لَّا يَقۡدِرُ عَلَىٰ شَيۡءٖ وَمَن رَّزَقۡنَٰهُ مِنَّا رِزۡقًا حَسَنٗا فَهُوَ يُنفِقُ مِنۡهُ سِرّٗا وَجَهۡرًاۖ هَلۡ يَسۡتَوُۥنَۚ ٱلۡحَمۡدُ لِلَّهِۚ بَلۡ أَكۡثَرُهُمۡ لَا يَعۡلَمُونَ
Allah, size, başkasının malı olan ve hiçbir şeye gücü yetmeyen bir köle ile kendimizden güzel bir rızıkla rızıklandırdığımız ve bu rızkı gizli ve açıktan infak eden kimseyi örnek gösteriyor. Hiç bunlar eşit olur mu? Hamd Allah’a mahsustur. Fakat, onların çoğu bilmiyor.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَضَرَبَ ٱللَّهُ مَثَلٗا رَّجُلَيۡنِ أَحَدُهُمَآ أَبۡكَمُ لَا يَقۡدِرُ عَلَىٰ شَيۡءٖ وَهُوَ كَلٌّ عَلَىٰ مَوۡلَىٰهُ أَيۡنَمَا يُوَجِّههُّ لَا يَأۡتِ بِخَيۡرٍ هَلۡ يَسۡتَوِي هُوَ وَمَن يَأۡمُرُ بِٱلۡعَدۡلِ وَهُوَ عَلَىٰ صِرَٰطٖ مُّسۡتَقِيمٖ
Allah şu iki adamı da örnek olarak veriyor: Birisi dilsiz, hiçbir şeye gücü yetmeyen ve efendisine yük. Onu nereye gönderse hayır getirmez. O adamla; adaleti emreden ve dosdoğru bir yolda olan kimse eşit olur mu?
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَلِلَّهِ غَيۡبُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِۚ وَمَآ أَمۡرُ ٱلسَّاعَةِ إِلَّا كَلَمۡحِ ٱلۡبَصَرِ أَوۡ هُوَ أَقۡرَبُۚ إِنَّ ٱللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٖ قَدِيرٞ
Göklerin ve yerin gaybı Allah’a aittir. Kıyamet vakti ancak bir göz açıp kapama kadardır. Veya daha kısadır. Şüphesiz Allah’ın her şeye gücü yeter.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَٱللَّهُ أَخۡرَجَكُم مِّنۢ بُطُونِ أُمَّهَٰتِكُمۡ لَا تَعۡلَمُونَ شَيۡـٔٗا وَجَعَلَ لَكُمُ ٱلسَّمۡعَ وَٱلۡأَبۡصَٰرَ وَٱلۡأَفۡـِٔدَةَ لَعَلَّكُمۡ تَشۡكُرُونَ
Allah sizi, hiçbir şey bilmez olduğunuz halde annelerinizin karnından çıkarmış ve size, şükür edesiniz diye kulaklar, gözler ve kalpler vermiştir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
أَلَمۡ يَرَوۡاْ إِلَى ٱلطَّيۡرِ مُسَخَّرَٰتٖ فِي جَوِّ ٱلسَّمَآءِ مَا يُمۡسِكُهُنَّ إِلَّا ٱللَّهُۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَٰتٖ لِّقَوۡمٖ يُؤۡمِنُونَ
Gök boşluğunda, boyun eğdirilmiş kuşları görmüyorlar mı? Onları, Allah’tan başka kimse tutmuyor. İşte bunda da iman eden bir toplum için ayetler/işaretler vardır.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَٱللَّهُ جَعَلَ لَكُم مِّنۢ بُيُوتِكُمۡ سَكَنٗا وَجَعَلَ لَكُم مِّن جُلُودِ ٱلۡأَنۡعَٰمِ بُيُوتٗا تَسۡتَخِفُّونَهَا يَوۡمَ ظَعۡنِكُمۡ وَيَوۡمَ إِقَامَتِكُمۡ وَمِنۡ أَصۡوَافِهَا وَأَوۡبَارِهَا وَأَشۡعَارِهَآ أَثَٰثٗا وَمَتَٰعًا إِلَىٰ حِينٖ
Allah, evlerinizi sizin için bir mesken kıldı. Size hayvanların derisinden, yolculuğunuzda ve oturduğunuzda kolayca taşıyacağınız evler/çadırlar ve onların yününden, tüyünden ve kıllarından belli bir süreye kadar (faydalanacağınız) bir ev eşyası ve bir meta kıldı.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَٱللَّهُ جَعَلَ لَكُم مِّمَّا خَلَقَ ظِلَٰلٗا وَجَعَلَ لَكُم مِّنَ ٱلۡجِبَالِ أَكۡنَٰنٗا وَجَعَلَ لَكُمۡ سَرَٰبِيلَ تَقِيكُمُ ٱلۡحَرَّ وَسَرَٰبِيلَ تَقِيكُم بَأۡسَكُمۡۚ كَذَٰلِكَ يُتِمُّ نِعۡمَتَهُۥ عَلَيۡكُمۡ لَعَلَّكُمۡ تُسۡلِمُونَ
Allah sizin için yarattığı şeylerden gölgeler kıldı, dağlardan sığınaklar yaptı ve sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve (savaşta) tehlikeden koruyacak (zırh gibi) elbiseler yarattı. İşte O, üzerinizdeki nimetini böyle tamamlamaktadır. Umulur ki boyun eğip teslimiyet gösterirsiniz
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
فَإِن تَوَلَّوۡاْ فَإِنَّمَا عَلَيۡكَ ٱلۡبَلَٰغُ ٱلۡمُبِينُ
Buna rağmen yine de yüz çevirirlerse, o zaman sana düşen açıkça tebliğdir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
يَعۡرِفُونَ نِعۡمَتَ ٱللَّهِ ثُمَّ يُنكِرُونَهَا وَأَكۡثَرُهُمُ ٱلۡكَٰفِرُونَ
Onlar Allah’ın nimetini bildikleri halde onu inkâr ederler ve onların çoğu kâfirdir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَيَوۡمَ نَبۡعَثُ مِن كُلِّ أُمَّةٖ شَهِيدٗا ثُمَّ لَا يُؤۡذَنُ لِلَّذِينَ كَفَرُواْ وَلَا هُمۡ يُسۡتَعۡتَبُونَ
Her toplumdan birer şahit getirdiğimiz gün, artık küfredenlere (mazeret sunmaları için) izin verilmeyecek ve onlardan (Rablerini) râzı etmeleri de istenmeyecektir. @แก้ไขแล้ว
Her toplumdan birer şahit getirdiğimiz gün, artık küfredenlere (mazeret sunmaları için) izin verilmeyecek ve onlardan (Rablerini) râzı etmeleri de istenmeyecek
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَإِذَا رَءَا ٱلَّذِينَ ظَلَمُواْ ٱلۡعَذَابَ فَلَا يُخَفَّفُ عَنۡهُمۡ وَلَا هُمۡ يُنظَرُونَ
Zulmedenler azabı gördükleri zaman, artık onlardan bu azap, hafifletilmeyecek ve onlara mühlet de verilmeyecektir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَإِذَا رَءَا ٱلَّذِينَ أَشۡرَكُواْ شُرَكَآءَهُمۡ قَالُواْ رَبَّنَا هَٰٓؤُلَآءِ شُرَكَآؤُنَا ٱلَّذِينَ كُنَّا نَدۡعُواْ مِن دُونِكَۖ فَأَلۡقَوۡاْ إِلَيۡهِمُ ٱلۡقَوۡلَ إِنَّكُمۡ لَكَٰذِبُونَ
Allah’a şirk koşanlar, koştukları ortakları görünce: "Rabbimiz, senden başka kendilerine dua ettiğimiz ortak koştuklarımız işte bunlardı.” derler. Onlar da: "Siz, kuşkusuz yalancısınız” diye laf atarlar.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَأَلۡقَوۡاْ إِلَى ٱللَّهِ يَوۡمَئِذٍ ٱلسَّلَمَۖ وَضَلَّ عَنۡهُم مَّا كَانُواْ يَفۡتَرُونَ
İşte o gün hepsi Allah’a teslimiyet arzederler ve uydurmuş oldukları şeyler ise onlardan uzaklaşıp kaybolur. @แก้ไขแล้ว
İşte o gün hepsi Allah’a teslimiyet arzederler. Uydurmuş oldukları şeyler ise onlardan uzaklaşıp kaybolur.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ وَصَدُّواْ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِ زِدۡنَٰهُمۡ عَذَابٗا فَوۡقَ ٱلۡعَذَابِ بِمَا كَانُواْ يُفۡسِدُونَ
Küfredenlere ve Allah’ın yolundan alıkoyanlara, bozgunculuk yaptıkları için azap üstüne azap veririz.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَيَوۡمَ نَبۡعَثُ فِي كُلِّ أُمَّةٖ شَهِيدًا عَلَيۡهِم مِّنۡ أَنفُسِهِمۡۖ وَجِئۡنَا بِكَ شَهِيدًا عَلَىٰ هَٰٓؤُلَآءِۚ وَنَزَّلۡنَا عَلَيۡكَ ٱلۡكِتَٰبَ تِبۡيَٰنٗا لِّكُلِّ شَيۡءٖ وَهُدٗى وَرَحۡمَةٗ وَبُشۡرَىٰ لِلۡمُسۡلِمِينَ
Her topluma, kendi içlerinden bir şahid getirdiğimiz gün, seni de bunlara (ümmetine) şahid olarak getireceğiz. (Bu) Kitabı, sana her şeyi açıklamak, hidayet, rahmet ve müslümanlar için müjde olarak indirdik.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
۞ إِنَّ ٱللَّهَ يَأۡمُرُ بِٱلۡعَدۡلِ وَٱلۡإِحۡسَٰنِ وَإِيتَآيِٕ ذِي ٱلۡقُرۡبَىٰ وَيَنۡهَىٰ عَنِ ٱلۡفَحۡشَآءِ وَٱلۡمُنكَرِ وَٱلۡبَغۡيِۚ يَعِظُكُمۡ لَعَلَّكُمۡ تَذَكَّرُونَ
Allah, adaleti, iyiliği ve yakınlara vermeyi emreder. Fuhşiyatı, kötülüğü ve taşkınlığı yasaklar. Düşünesiniz diye size öğüt verir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَأَوۡفُواْ بِعَهۡدِ ٱللَّهِ إِذَا عَٰهَدتُّمۡ وَلَا تَنقُضُواْ ٱلۡأَيۡمَٰنَ بَعۡدَ تَوۡكِيدِهَا وَقَدۡ جَعَلۡتُمُ ٱللَّهَ عَلَيۡكُمۡ كَفِيلًاۚ إِنَّ ٱللَّهَ يَعۡلَمُ مَا تَفۡعَلُونَ
Ahitleştiğiniz zaman, Allah'ın ahdini yerine getirin ve Allah'ı üzerinize kefil kılarak, pekiştirdikten sonra yeminleri bozmayın. Allah, sizin ne yaptığınızı elbette bilir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَلَا تَكُونُواْ كَٱلَّتِي نَقَضَتۡ غَزۡلَهَا مِنۢ بَعۡدِ قُوَّةٍ أَنكَٰثٗا تَتَّخِذُونَ أَيۡمَٰنَكُمۡ دَخَلَۢا بَيۡنَكُمۡ أَن تَكُونَ أُمَّةٌ هِيَ أَرۡبَىٰ مِنۡ أُمَّةٍۚ إِنَّمَا يَبۡلُوكُمُ ٱللَّهُ بِهِۦۚ وَلَيُبَيِّنَنَّ لَكُمۡ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِ مَا كُنتُمۡ فِيهِ تَخۡتَلِفُونَ
Bir toplumun, diğer bir toplumdan daha çok olması sebebiyle, yeminlerinizi aranızda (bozarak)bir hîle edinerek ipliğini sağlamca büktükten sonra çözüp bozan (kadın) gibi olmayın. Ancak, Allah sizi onunla (yemine vefa ile) imtihan ediyor, kıyamet günü hakkında ihtilaf ettiğiniz şeyi açıklayacaktır.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَلَوۡ شَآءَ ٱللَّهُ لَجَعَلَكُمۡ أُمَّةٗ وَٰحِدَةٗ وَلَٰكِن يُضِلُّ مَن يَشَآءُ وَيَهۡدِي مَن يَشَآءُۚ وَلَتُسۡـَٔلُنَّ عَمَّا كُنتُمۡ تَعۡمَلُونَ
Eğer Allah dileseydi, sizi elbette tek bir ümmet yapardı. Fakat o dilediğini saptırır, dilediğine de hidayet eder. Yaptıklarınızdan elbette sorguya çekileceksiniz.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَلَا تَتَّخِذُوٓاْ أَيۡمَٰنَكُمۡ دَخَلَۢا بَيۡنَكُمۡ فَتَزِلَّ قَدَمُۢ بَعۡدَ ثُبُوتِهَا وَتَذُوقُواْ ٱلسُّوٓءَ بِمَا صَدَدتُّمۡ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِ وَلَكُمۡ عَذَابٌ عَظِيمٞ
Birbirinizi aldatmak için yemin etmeyin. Yoksa sağlam basmış olan ayak sürçebilir Allah yolundan alıkoymanız sebebiyle azabı tadarsınız. Sizin için büyük bir azap vardır.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَلَا تَشۡتَرُواْ بِعَهۡدِ ٱللَّهِ ثَمَنٗا قَلِيلًاۚ إِنَّمَا عِندَ ٱللَّهِ هُوَ خَيۡرٞ لَّكُمۡ إِن كُنتُمۡ تَعۡلَمُونَ
Allah’a verdiğiniz sözü az bir bedele satmayın! Eğer, bilirseniz gerçekten Allah’ın katındakiler sizin için çok hayırlıdır.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
مَا عِندَكُمۡ يَنفَدُ وَمَا عِندَ ٱللَّهِ بَاقٖۗ وَلَنَجۡزِيَنَّ ٱلَّذِينَ صَبَرُوٓاْ أَجۡرَهُم بِأَحۡسَنِ مَا كَانُواْ يَعۡمَلُونَ
Sizin yanınızda olanlar tükenir, fakat Allah’ın yanındakiler tükenmez. Sabredenlere yapmakta oldukları amellerin en güzeliyle mükâfatlarını vereceğiz.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
مَنۡ عَمِلَ صَٰلِحٗا مِّن ذَكَرٍ أَوۡ أُنثَىٰ وَهُوَ مُؤۡمِنٞ فَلَنُحۡيِيَنَّهُۥ حَيَوٰةٗ طَيِّبَةٗۖ وَلَنَجۡزِيَنَّهُمۡ أَجۡرَهُم بِأَحۡسَنِ مَا كَانُواْ يَعۡمَلُونَ
Erkek ve kadınlardan her kim mümin olarak salih amel işlerse, ona güzel bir hayat yaşatırız ve mükâfatlarını, yapmakta olduklarının en güzeli ile veririz.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
فَإِذَا قَرَأۡتَ ٱلۡقُرۡءَانَ فَٱسۡتَعِذۡ بِٱللَّهِ مِنَ ٱلشَّيۡطَٰنِ ٱلرَّجِيمِ
Kur’an okuduğun zaman, kovulmuş şeytandan Allah’a sığın.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
إِنَّهُۥ لَيۡسَ لَهُۥ سُلۡطَٰنٌ عَلَى ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَلَىٰ رَبِّهِمۡ يَتَوَكَّلُونَ
Şüphesiz ki, onun iman edenler ve Rabbine tevekkül edenler üzerinde hiçbir gücü yoktur.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
إِنَّمَا سُلۡطَٰنُهُۥ عَلَى ٱلَّذِينَ يَتَوَلَّوۡنَهُۥ وَٱلَّذِينَ هُم بِهِۦ مُشۡرِكُونَ
Onun gücü, sadece kendisini veli edinenler ve onunla (Allah’a) şirk koşanlar üzerindedir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَإِذَا بَدَّلۡنَآ ءَايَةٗ مَّكَانَ ءَايَةٖ وَٱللَّهُ أَعۡلَمُ بِمَا يُنَزِّلُ قَالُوٓاْ إِنَّمَآ أَنتَ مُفۡتَرِۭۚ بَلۡ أَكۡثَرُهُمۡ لَا يَعۡلَمُونَ
Bir ayeti başka bir ayetin yerine getirip değiştirdiğimiz zaman -ki Allah, neyi indireceğini çok iyi bilir- “Sen ancak iftiracısın" dediler. Hayır, onların çoğu bilmiyorlar.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
قُلۡ نَزَّلَهُۥ رُوحُ ٱلۡقُدُسِ مِن رَّبِّكَ بِٱلۡحَقِّ لِيُثَبِّتَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَهُدٗى وَبُشۡرَىٰ لِلۡمُسۡلِمِينَ
De ki: “O’nu Ruhul Kudüs (Cebrail), iman edenlere sebat vermek, müslümanlara hidayet ve müjde olarak Rabbinin katından indirmiştir.”
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَلَقَدۡ نَعۡلَمُ أَنَّهُمۡ يَقُولُونَ إِنَّمَا يُعَلِّمُهُۥ بَشَرٞۗ لِّسَانُ ٱلَّذِي يُلۡحِدُونَ إِلَيۡهِ أَعۡجَمِيّٞ وَهَٰذَا لِسَانٌ عَرَبِيّٞ مُّبِينٌ
Onların, “(Kur'an'ı) O'na ancak bir insan öğretiyor” dediklerini elbette biliyoruz. Kastettikleri kimsenin dili yabancıdır. Kur’an ise apaçık Arapça'dır.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
إِنَّ ٱلَّذِينَ لَا يُؤۡمِنُونَ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ لَا يَهۡدِيهِمُ ٱللَّهُ وَلَهُمۡ عَذَابٌ أَلِيمٌ
Allah’ın ayetlerine inanmayanlara, Allah hidayet etmez ve onlara acı bir azap vardır.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
إِنَّمَا يَفۡتَرِي ٱلۡكَذِبَ ٱلَّذِينَ لَا يُؤۡمِنُونَ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِۖ وَأُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلۡكَٰذِبُونَ
Allah’ın ayetlerine iman etmeyenler sadece yalan uydururlar. Onlar gerçekten yalancıdırlar.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
مَن كَفَرَ بِٱللَّهِ مِنۢ بَعۡدِ إِيمَٰنِهِۦٓ إِلَّا مَنۡ أُكۡرِهَ وَقَلۡبُهُۥ مُطۡمَئِنُّۢ بِٱلۡإِيمَٰنِ وَلَٰكِن مَّن شَرَحَ بِٱلۡكُفۡرِ صَدۡرٗا فَعَلَيۡهِمۡ غَضَبٞ مِّنَ ٱللَّهِ وَلَهُمۡ عَذَابٌ عَظِيمٞ
Kim iman ettikten sonra Allah’a küfrederse, kalbi iman ile mutmain olduğu halde küfre zorlanan kimseden başka, kim de göğsünü küfre açarsa, Allah’ın gazabı onların üzerinedir. Ve onlara büyük bir azap vardır.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمُ ٱسۡتَحَبُّواْ ٱلۡحَيَوٰةَ ٱلدُّنۡيَا عَلَى ٱلۡأٓخِرَةِ وَأَنَّ ٱللَّهَ لَا يَهۡدِي ٱلۡقَوۡمَ ٱلۡكَٰفِرِينَ
Bu, dünya hayatını ahirete tercih etmeleri ve Allah'ın kâfir topluma hidayet etmemesinden dolayıdır.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
أُوْلَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ طَبَعَ ٱللَّهُ عَلَىٰ قُلُوبِهِمۡ وَسَمۡعِهِمۡ وَأَبۡصَٰرِهِمۡۖ وَأُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلۡغَٰفِلُونَ
Onlar, Allah’ın kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir. Çünkü onlar gafil olanların ta kendileridir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
لَا جَرَمَ أَنَّهُمۡ فِي ٱلۡأٓخِرَةِ هُمُ ٱلۡخَٰسِرُونَ
Hiç kuşkusuz, onlar ahirette de hüsrana uğrayacak olanlardır.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
ثُمَّ إِنَّ رَبَّكَ لِلَّذِينَ هَاجَرُواْ مِنۢ بَعۡدِ مَا فُتِنُواْ ثُمَّ جَٰهَدُواْ وَصَبَرُوٓاْ إِنَّ رَبَّكَ مِنۢ بَعۡدِهَا لَغَفُورٞ رَّحِيمٞ
Sonra Rabbin, eziyete uğradıktan sonra hicret eden, cihad eden ve sabreden kimselere, Rabbin bundan sonra da çok mağfiret edendir, çok merhamet edendir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
۞ يَوۡمَ تَأۡتِي كُلُّ نَفۡسٖ تُجَٰدِلُ عَن نَّفۡسِهَا وَتُوَفَّىٰ كُلُّ نَفۡسٖ مَّا عَمِلَتۡ وَهُمۡ لَا يُظۡلَمُونَ
O gün, herkes kendi nefsi adına mücadele eder. Herkese yaptığı amelin karşılığı eksiksiz ödenir. Onlar zulme uğratılmazlar.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَضَرَبَ ٱللَّهُ مَثَلٗا قَرۡيَةٗ كَانَتۡ ءَامِنَةٗ مُّطۡمَئِنَّةٗ يَأۡتِيهَا رِزۡقُهَا رَغَدٗا مِّن كُلِّ مَكَانٖ فَكَفَرَتۡ بِأَنۡعُمِ ٱللَّهِ فَأَذَٰقَهَا ٱللَّهُ لِبَاسَ ٱلۡجُوعِ وَٱلۡخَوۡفِ بِمَا كَانُواْ يَصۡنَعُونَ
Allah bir şehri örnek veriyor. Güven ve huzur içindeydi. Rızkı her yerden kendilerine bol bol geliyordu. Sonra Allah’ın nimetlerine nankörlük ettiler. Allah da onlara yaptıklarına karşılık olarak açlık ve korku giysisi giydirdi.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَلَقَدۡ جَآءَهُمۡ رَسُولٞ مِّنۡهُمۡ فَكَذَّبُوهُ فَأَخَذَهُمُ ٱلۡعَذَابُ وَهُمۡ ظَٰلِمُونَ
Onlara içlerinden bir rasûl gelmişti. Ama onu yalanladılar. İşte o zaman, zalimlikleri içinde iken onları bir azap yakaladı.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
فَكُلُواْ مِمَّا رَزَقَكُمُ ٱللَّهُ حَلَٰلٗا طَيِّبٗا وَٱشۡكُرُواْ نِعۡمَتَ ٱللَّهِ إِن كُنتُمۡ إِيَّاهُ تَعۡبُدُونَ
O halde, eğer yalnızca Allah’a ibadet ediyorsanız, size Allah’ın verdiği rızıklardan helal ve temiz olanı yiyin ve Allah’ın nimetine şükredin.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
إِنَّمَا حَرَّمَ عَلَيۡكُمُ ٱلۡمَيۡتَةَ وَٱلدَّمَ وَلَحۡمَ ٱلۡخِنزِيرِ وَمَآ أُهِلَّ لِغَيۡرِ ٱللَّهِ بِهِۦۖ فَمَنِ ٱضۡطُرَّ غَيۡرَ بَاغٖ وَلَا عَادٖ فَإِنَّ ٱللَّهَ غَفُورٞ رَّحِيمٞ
Ancak O, size ölüyü, kanı, domuz etini ve Allah’tan başkası adına kesilen hayvanları haram kıldı. Kim zaruret içindeyse, arzulamadan ve zaruret miktarını aşmadan (bunlardan da yiyebilir.)Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَلَا تَقُولُواْ لِمَا تَصِفُ أَلۡسِنَتُكُمُ ٱلۡكَذِبَ هَٰذَا حَلَٰلٞ وَهَٰذَا حَرَامٞ لِّتَفۡتَرُواْ عَلَى ٱللَّهِ ٱلۡكَذِبَۚ إِنَّ ٱلَّذِينَ يَفۡتَرُونَ عَلَى ٱللَّهِ ٱلۡكَذِبَ لَا يُفۡلِحُونَ
Dillerinizin uydurduğu yalanla "Bu helaldir, şu da haramdır" demeyin. Böylece Allah'a karşı yalan uydurmuş oluyorsunuz. Şüphesiz, Allah hakkında yalan uyduranlar kurtuluşa eremez.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
مَتَٰعٞ قَلِيلٞ وَلَهُمۡ عَذَابٌ أَلِيمٞ
Az bir menfaat ve onlara acı bir azap!
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَعَلَى ٱلَّذِينَ هَادُواْ حَرَّمۡنَا مَا قَصَصۡنَا عَلَيۡكَ مِن قَبۡلُۖ وَمَا ظَلَمۡنَٰهُمۡ وَلَٰكِن كَانُوٓاْ أَنفُسَهُمۡ يَظۡلِمُونَ
Sana anlattıklarımızı daha önce Yahudilere de haram kılmıştık. Onlara biz zulmetmedik, fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
ثُمَّ إِنَّ رَبَّكَ لِلَّذِينَ عَمِلُواْ ٱلسُّوٓءَ بِجَهَٰلَةٖ ثُمَّ تَابُواْ مِنۢ بَعۡدِ ذَٰلِكَ وَأَصۡلَحُوٓاْ إِنَّ رَبَّكَ مِنۢ بَعۡدِهَا لَغَفُورٞ رَّحِيمٌ
Sonra Rabbin, cahillikle kötülük işleyen, daha sonra onun ardından tevbe edip (halini) düzelten kimselere, şüphesiz Rabbin (tevbelerinden) sonra çok mağfiret edendir, çok merhamet edendir
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
إِنَّ إِبۡرَٰهِيمَ كَانَ أُمَّةٗ قَانِتٗا لِّلَّهِ حَنِيفٗا وَلَمۡ يَكُ مِنَ ٱلۡمُشۡرِكِينَ
İbrahim, Allah’a itaat edip, boyun eğen hanif bir imamdır/önderdir. Asla müşriklerden değildir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
شَاكِرٗا لِّأَنۡعُمِهِۚ ٱجۡتَبَىٰهُ وَهَدَىٰهُ إِلَىٰ صِرَٰطٖ مُّسۡتَقِيمٖ
Allah’ın nimetlerine şükredici idi. Allah, onu seçti ve onu dosdoğru yola hidayet etti.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَءَاتَيۡنَٰهُ فِي ٱلدُّنۡيَا حَسَنَةٗۖ وَإِنَّهُۥ فِي ٱلۡأٓخِرَةِ لَمِنَ ٱلصَّٰلِحِينَ
Dünyada ona iyilik vermiştik. Ahirette de o salihlerdendir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
ثُمَّ أَوۡحَيۡنَآ إِلَيۡكَ أَنِ ٱتَّبِعۡ مِلَّةَ إِبۡرَٰهِيمَ حَنِيفٗاۖ وَمَا كَانَ مِنَ ٱلۡمُشۡرِكِينَ
Sonra sana “ İbrahim’in hanif dinine tabi ol!” diye vahyettik. O müşriklerden değildi.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
إِنَّمَا جُعِلَ ٱلسَّبۡتُ عَلَى ٱلَّذِينَ ٱخۡتَلَفُواْ فِيهِۚ وَإِنَّ رَبَّكَ لَيَحۡكُمُ بَيۡنَهُمۡ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِ فِيمَا كَانُواْ فِيهِ يَخۡتَلِفُونَ
Cumartesi gününü (avlanmayarak tazim etmek) sadece onun hakkında ihtilaf edenlere buyrulmuştur. Rabbin, onların hakkında ihtilafa düştükleri konuda, kıyamet günü aralarında hüküm verecektir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
ٱدۡعُ إِلَىٰ سَبِيلِ رَبِّكَ بِٱلۡحِكۡمَةِ وَٱلۡمَوۡعِظَةِ ٱلۡحَسَنَةِۖ وَجَٰدِلۡهُم بِٱلَّتِي هِيَ أَحۡسَنُۚ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعۡلَمُ بِمَن ضَلَّ عَن سَبِيلِهِۦ وَهُوَ أَعۡلَمُ بِٱلۡمُهۡتَدِينَ
Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır. Onlarla en güzel şekilde mücadele et. Şüphesiz Rabbin, kimlerin kendi yolundan saptığını, kimlerin de doğru yolda olduğunu en iyi bilendir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَإِنۡ عَاقَبۡتُمۡ فَعَاقِبُواْ بِمِثۡلِ مَا عُوقِبۡتُم بِهِۦۖ وَلَئِن صَبَرۡتُمۡ لَهُوَ خَيۡرٞ لِّلصَّٰبِرِينَ
Eğer ceza verecekseniz, size verilen cezanın aynıyla ceza verin. Eğer sabrederseniz, bu sabredenler için çok hayırlıdır.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَٱصۡبِرۡ وَمَا صَبۡرُكَ إِلَّا بِٱللَّهِۚ وَلَا تَحۡزَنۡ عَلَيۡهِمۡ وَلَا تَكُ فِي ضَيۡقٖ مِّمَّا يَمۡكُرُونَ
Sabret, senin sabrın ancak Allah'ın yardımıyladır. Onlar için üzülme, Onların kurduğu tuzaktan dolayı da daralma.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
إِنَّ ٱللَّهَ مَعَ ٱلَّذِينَ ٱتَّقَواْ وَّٱلَّذِينَ هُم مُّحۡسِنُونَ
Şüphesiz Allah, takvalı olanlar ve iyi kimselerle beraberdir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
 
แปลความหมาย​ สูเราะฮ์: An-Nahl
สารบัญสูเราะฮ์ หมายเลข​หน้า​
 
แปล​ความหมาย​อัลกุรอาน​ - คำแปลภาษาตุรกี - ชะอฺบาน บริตช - สารบัญ​คำแปล

การแปลความหมายอัลกุรอานเป็นภาษาตุกีโดยชะอฺบาน บริตช ได้รับการปรับปรุงแก้ไขอย่างสมบูรณ์โดยศูนย์การแปลรุววาด คำแปลต้นฉบับมีให้เพื่อการพัฒนา การประเมินอย่างต่อเนื่อง และการเสนอข้อชี้แนะ

ปิด