Bản dịch ý nghĩa nội dung Qur'an - Dịch thuật tiếng Thổ Nhĩ Kỳ - Sha'ban British * - Mục lục các bản dịch

XML CSV Excel API
Please review the Terms and Policies

Ý nghĩa nội dung Chương: Chương Al-Nahl   Câu:

Sûratu'n-Nahl

أَتَىٰٓ أَمۡرُ ٱللَّهِ فَلَا تَسۡتَعۡجِلُوهُۚ سُبۡحَٰنَهُۥ وَتَعَٰلَىٰ عَمَّا يُشۡرِكُونَ
Allah’ın emri geldi. Onu acele istemeyin. Allah, onların şirk koştuklarından çok yücedir ve münezzehtir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
يُنَزِّلُ ٱلۡمَلَٰٓئِكَةَ بِٱلرُّوحِ مِنۡ أَمۡرِهِۦ عَلَىٰ مَن يَشَآءُ مِنۡ عِبَادِهِۦٓ أَنۡ أَنذِرُوٓاْ أَنَّهُۥ لَآ إِلَٰهَ إِلَّآ أَنَا۠ فَٱتَّقُونِ
Kendi emriyle melekleri vahiyle kullarından dilediğine indirir. Benden başka (hak) ilah yoktur. Öyleyse benden sakının diye uyarmak üzere...
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضَ بِٱلۡحَقِّۚ تَعَٰلَىٰ عَمَّا يُشۡرِكُونَ
Gökleri ve yeri hak ile yarattı ve müşriklerin şirk koşmalarından çok yücedir/yüksektedir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
خَلَقَ ٱلۡإِنسَٰنَ مِن نُّطۡفَةٖ فَإِذَا هُوَ خَصِيمٞ مُّبِينٞ
İnsanı bir nutfeden (meniden) yarattı. Buna rağmen insan apaçık bir hasım kesildi.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَٱلۡأَنۡعَٰمَ خَلَقَهَاۖ لَكُمۡ فِيهَا دِفۡءٞ وَمَنَٰفِعُ وَمِنۡهَا تَأۡكُلُونَ
Ve O, hayvanları (Deve, inek, koyun, keçi) yarattı. Onlarda sizin için ısıtıcı (şeyler) ve birçok faydalar vardır. Hem de onlardan yemektesiniz.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَلَكُمۡ فِيهَا جَمَالٌ حِينَ تُرِيحُونَ وَحِينَ تَسۡرَحُونَ
Sizin için onlarda (akşamleyin) geri getirirken, sabahleyin salıverirken bir güzellik vardır.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَتَحۡمِلُ أَثۡقَالَكُمۡ إِلَىٰ بَلَدٖ لَّمۡ تَكُونُواْ بَٰلِغِيهِ إِلَّا بِشِقِّ ٱلۡأَنفُسِۚ إِنَّ رَبَّكُمۡ لَرَءُوفٞ رَّحِيمٞ
Ancak çok güçlükle varabileceğiniz bir beldeye yüklerinizi taşırlar. İşte Rabbiniz, çok şefkatlidir, çok merhametlidir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَٱلۡخَيۡلَ وَٱلۡبِغَالَ وَٱلۡحَمِيرَ لِتَرۡكَبُوهَا وَزِينَةٗۚ وَيَخۡلُقُ مَا لَا تَعۡلَمُونَ
Hem onlara binmeniz için hem de ziynet için size atları, katırları ve merkepleri yarattı. Sizin bilmediğiniz şeyleri de yaratır.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَعَلَى ٱللَّهِ قَصۡدُ ٱلسَّبِيلِ وَمِنۡهَا جَآئِرٞۚ وَلَوۡ شَآءَ لَهَدَىٰكُمۡ أَجۡمَعِينَ
Yolun doğrusunu göstermek Allah’a aittir. Eğri yol da vardır. Eğer dileseydi hepinize hidayet ederdi.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
هُوَ ٱلَّذِيٓ أَنزَلَ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءٗۖ لَّكُم مِّنۡهُ شَرَابٞ وَمِنۡهُ شَجَرٞ فِيهِ تُسِيمُونَ
Gökten size su indiren O’dur. O sudan içersiniz ve bitkiler de o su ile yetişir, hayvanlarınızı da onda otlatırsınız.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
يُنۢبِتُ لَكُم بِهِ ٱلزَّرۡعَ وَٱلزَّيۡتُونَ وَٱلنَّخِيلَ وَٱلۡأَعۡنَٰبَ وَمِن كُلِّ ٱلثَّمَرَٰتِۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَةٗ لِّقَوۡمٖ يَتَفَكَّرُونَ
Allah, onunla size ekinler, zeytin ve hurma ağaçları, üzüm ve her türlü ürünü yetiştirir. Düşünen bir toplum için bunda ayetler/işaretler vardır.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَسَخَّرَ لَكُمُ ٱلَّيۡلَ وَٱلنَّهَارَ وَٱلشَّمۡسَ وَٱلۡقَمَرَۖ وَٱلنُّجُومُ مُسَخَّرَٰتُۢ بِأَمۡرِهِۦٓۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَٰتٖ لِّقَوۡمٖ يَعۡقِلُونَ
Geceyi, gündüzü, güneşi, ayı sizin emrinize vermiştir. Yıldızlar da O’nun emri ile boyun eğmiştir. Bunların her birinde akleden bir toplum için ayetler vardır.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَمَا ذَرَأَ لَكُمۡ فِي ٱلۡأَرۡضِ مُخۡتَلِفًا أَلۡوَٰنُهُۥٓۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَةٗ لِّقَوۡمٖ يَذَّكَّرُونَ
Yeryüzünde de rengarenk şeyleri de sizin için yaratmıştır Bunda öğüt alan bir toplum için birer ayet vardır.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَهُوَ ٱلَّذِي سَخَّرَ ٱلۡبَحۡرَ لِتَأۡكُلُواْ مِنۡهُ لَحۡمٗا طَرِيّٗا وَتَسۡتَخۡرِجُواْ مِنۡهُ حِلۡيَةٗ تَلۡبَسُونَهَاۖ وَتَرَى ٱلۡفُلۡكَ مَوَاخِرَ فِيهِ وَلِتَبۡتَغُواْ مِن فَضۡلِهِۦ وَلَعَلَّكُمۡ تَشۡكُرُونَ
Taze et yemeniz ve takındığınız süs eşyalarını ondan çıkarmanız için denizi sizin emrinize sunmuştur. O’nun lütfundan aramanız için gemilerin onu yara yara gittiğini görürsün. Umulur ki, şükredersiniz.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَأَلۡقَىٰ فِي ٱلۡأَرۡضِ رَوَٰسِيَ أَن تَمِيدَ بِكُمۡ وَأَنۡهَٰرٗا وَسُبُلٗا لَّعَلَّكُمۡ تَهۡتَدُونَ
Sarsıntıya uğratır diye yerde sarsılmaz dağları, yolunuzu bulmanız için de ırmakları ve yolları yarattı.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَعَلَٰمَٰتٖۚ وَبِٱلنَّجۡمِ هُمۡ يَهۡتَدُونَ
Daha (başka) işaretler (de yarattı) yıldız(lar) ile de onlar yollarını bulurlar.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
أَفَمَن يَخۡلُقُ كَمَن لَّا يَخۡلُقُۚ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ
Hiç yaratan, yaratmayan gibi olur mu? Hiç düşünmez misiniz?
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَإِن تَعُدُّواْ نِعۡمَةَ ٱللَّهِ لَا تُحۡصُوهَآۗ إِنَّ ٱللَّهَ لَغَفُورٞ رَّحِيمٞ
Allah’ın nimetlerini saymaya kalkışsanız, onları sayamazsınız. Allah, gerçekten çok mağfiret edendir, çok merhamet edendir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَٱللَّهُ يَعۡلَمُ مَا تُسِرُّونَ وَمَا تُعۡلِنُونَ
Allah, gizlediğinizi de açığa vurduğunuzu da bilir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَٱلَّذِينَ يَدۡعُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ لَا يَخۡلُقُونَ شَيۡـٔٗا وَهُمۡ يُخۡلَقُونَ
Allah'tan başka dua ettikleri (ilahlar), hiçbir şey yaratamazlar. Çünkü onlar kendileri yaratılmışlardır.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
أَمۡوَٰتٌ غَيۡرُ أَحۡيَآءٖۖ وَمَا يَشۡعُرُونَ أَيَّانَ يُبۡعَثُونَ
Onlar, ölüdür, diri değil. Ne zaman diriltileceklerinin de bilincinde değillerdir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
إِلَٰهُكُمۡ إِلَٰهٞ وَٰحِدٞۚ فَٱلَّذِينَ لَا يُؤۡمِنُونَ بِٱلۡأٓخِرَةِ قُلُوبُهُم مُّنكِرَةٞ وَهُم مُّسۡتَكۡبِرُونَ
İlahınız tek (hak) ilahtır. Ahirete iman etmeyenler ise, onların kalpleri inkarcıdır. Aslında onlar, büyüklük taslayanlardır
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
لَا جَرَمَ أَنَّ ٱللَّهَ يَعۡلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعۡلِنُونَۚ إِنَّهُۥ لَا يُحِبُّ ٱلۡمُسۡتَكۡبِرِينَ
Muhakkak, Allah onların içlerinde gizlediklerini de açığa koyduklarını da elbette bilir. O, büyüklenenleri hiç sevmez.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَإِذَا قِيلَ لَهُم مَّاذَآ أَنزَلَ رَبُّكُمۡ قَالُوٓاْ أَسَٰطِيرُ ٱلۡأَوَّلِينَ
Onlara: Rabbiniz ne indirdi?” diye sorulduğunda “Öncekilerin masallarını” derler.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
لِيَحۡمِلُوٓاْ أَوۡزَارَهُمۡ كَامِلَةٗ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِ وَمِنۡ أَوۡزَارِ ٱلَّذِينَ يُضِلُّونَهُم بِغَيۡرِ عِلۡمٍۗ أَلَا سَآءَ مَا يَزِرُونَ
Kıyamet günü kendi günahlarını tam olarak; ilimsizce saptırdıkları kimselerin günahlarından bir kısmını da yüklenirler. Dikkat! Ne kötü bir yük yükleniyorlar.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
قَدۡ مَكَرَ ٱلَّذِينَ مِن قَبۡلِهِمۡ فَأَتَى ٱللَّهُ بُنۡيَٰنَهُم مِّنَ ٱلۡقَوَاعِدِ فَخَرَّ عَلَيۡهِمُ ٱلسَّقۡفُ مِن فَوۡقِهِمۡ وَأَتَىٰهُمُ ٱلۡعَذَابُ مِنۡ حَيۡثُ لَا يَشۡعُرُونَ
Onlardan öncekiler de tuzak kurmuşlardı. Allah'ın (emri) geldi, binalarını temellerinden söktü, üstlerindeki tavan da tepelerine çöktü. Azap, onlara hissetmedikleri bir yönden gelmişti.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
ثُمَّ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِ يُخۡزِيهِمۡ وَيَقُولُ أَيۡنَ شُرَكَآءِيَ ٱلَّذِينَ كُنتُمۡ تُشَٰٓقُّونَ فِيهِمۡۚ قَالَ ٱلَّذِينَ أُوتُواْ ٱلۡعِلۡمَ إِنَّ ٱلۡخِزۡيَ ٱلۡيَوۡمَ وَٱلسُّوٓءَ عَلَى ٱلۡكَٰفِرِينَ
Sonra Allah, kıyamet günü onları rezil edip şöyle der: "Hani haklarında (müminlere) düşman kesildiğiniz ortaklarım nerede?” Kendilerine ilim verilen (Alimler): "Bugün, rezillik ve azap kâfirlerin üzerinedir" der.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
ٱلَّذِينَ تَتَوَفَّىٰهُمُ ٱلۡمَلَٰٓئِكَةُ ظَالِمِيٓ أَنفُسِهِمۡۖ فَأَلۡقَوُاْ ٱلسَّلَمَ مَا كُنَّا نَعۡمَلُ مِن سُوٓءِۭۚ بَلَىٰٓۚ إِنَّ ٱللَّهَ عَلِيمُۢ بِمَا كُنتُمۡ تَعۡمَلُونَ
Melekler, kendilerine zulmedenlerin canlarını alırlarken; “Biz bir kötülük yapmamıştık.” diyerek teslim olurlar. Hayır, Allah onların ne yaptıklarını çok iyi bilir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَٱدۡخُلُوٓاْ أَبۡوَٰبَ جَهَنَّمَ خَٰلِدِينَ فِيهَاۖ فَلَبِئۡسَ مَثۡوَى ٱلۡمُتَكَبِّرِينَ
Öyleyse, içinde ebedi kalacağınız Cehennem kapılarından girin. Büyüklük taslayanların ikametgâhı ne kötüdür!
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
۞ وَقِيلَ لِلَّذِينَ ٱتَّقَوۡاْ مَاذَآ أَنزَلَ رَبُّكُمۡۚ قَالُواْ خَيۡرٗاۗ لِّلَّذِينَ أَحۡسَنُواْ فِي هَٰذِهِ ٱلدُّنۡيَا حَسَنَةٞۚ وَلَدَارُ ٱلۡأٓخِرَةِ خَيۡرٞۚ وَلَنِعۡمَ دَارُ ٱلۡمُتَّقِينَ
Allah’tan sakınan/takvalı olan kimselere “Rabbiniz size ne indirdi?” denildiğinde, “iyilik/hayır!” diye karşılık verirler. Bu dünyada güzel amel işleyenlere “iyilik” vardır. Ahiret yurdu ise daha iyidir. Allah’tan sakınanların/takvalı olanların yurdu ne güzeldir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
جَنَّٰتُ عَدۡنٖ يَدۡخُلُونَهَا تَجۡرِي مِن تَحۡتِهَا ٱلۡأَنۡهَٰرُۖ لَهُمۡ فِيهَا مَا يَشَآءُونَۚ كَذَٰلِكَ يَجۡزِي ٱللَّهُ ٱلۡمُتَّقِينَ
Adn Cennetleridir, girecekleri yer... Oranın alt tarafından ırmaklar akar, orada diledikleri şey onlarındır. İşte Allah, takva sahiplerini böyle mükâfatlandırır.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
ٱلَّذِينَ تَتَوَفَّىٰهُمُ ٱلۡمَلَٰٓئِكَةُ طَيِّبِينَ يَقُولُونَ سَلَٰمٌ عَلَيۡكُمُ ٱدۡخُلُواْ ٱلۡجَنَّةَ بِمَا كُنتُمۡ تَعۡمَلُونَ
Melekler, arınıp temizlenmiş kimselerin canlarını alırken: Selam size! Yaptığınız amelleriniz sebebiyle girin Cennet'e! derler.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
هَلۡ يَنظُرُونَ إِلَّآ أَن تَأۡتِيَهُمُ ٱلۡمَلَٰٓئِكَةُ أَوۡ يَأۡتِيَ أَمۡرُ رَبِّكَۚ كَذَٰلِكَ فَعَلَ ٱلَّذِينَ مِن قَبۡلِهِمۡۚ وَمَا ظَلَمَهُمُ ٱللَّهُ وَلَٰكِن كَانُوٓاْ أَنفُسَهُمۡ يَظۡلِمُونَ
Onlar, kendilerine meleklerin veya Rabbinin emrinin gelmesini mi bekliyorlar? Onlardan öncekiler de böyle yapmıştı. Onlara Allah zulmetmedi. Onlar, kendi kendilerine zulmettiler.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَأَصَابَهُمۡ سَيِّـَٔاتُ مَا عَمِلُواْ وَحَاقَ بِهِم مَّا كَانُواْ بِهِۦ يَسۡتَهۡزِءُونَ
Onlara, yapmış oldukları amellerin kötülüğü dokundu ve onları alay ettikleri şey, çepeçevre kuşattı.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَقَالَ ٱلَّذِينَ أَشۡرَكُواْ لَوۡ شَآءَ ٱللَّهُ مَا عَبَدۡنَا مِن دُونِهِۦ مِن شَيۡءٖ نَّحۡنُ وَلَآ ءَابَآؤُنَا وَلَا حَرَّمۡنَا مِن دُونِهِۦ مِن شَيۡءٖۚ كَذَٰلِكَ فَعَلَ ٱلَّذِينَ مِن قَبۡلِهِمۡۚ فَهَلۡ عَلَى ٱلرُّسُلِ إِلَّا ٱلۡبَلَٰغُ ٱلۡمُبِينُ
Şirk koşanlar, “Allah dileseydi, O’ndan başkasına ne biz ne de atalarımız ibadet ederdik. Onsuz hiçbir şeyi de haram kılmazdık.” dediler. Onlardan öncekiler de böyle yapmışlardı. Rasûllere düşen açıkça duyurmaktan başka bir şey midir?
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَلَقَدۡ بَعَثۡنَا فِي كُلِّ أُمَّةٖ رَّسُولًا أَنِ ٱعۡبُدُواْ ٱللَّهَ وَٱجۡتَنِبُواْ ٱلطَّٰغُوتَۖ فَمِنۡهُم مَّنۡ هَدَى ٱللَّهُ وَمِنۡهُم مَّنۡ حَقَّتۡ عَلَيۡهِ ٱلضَّلَٰلَةُۚ فَسِيرُواْ فِي ٱلۡأَرۡضِ فَٱنظُرُواْ كَيۡفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلۡمُكَذِّبِينَ
Yalnızca Allah’a ibadet edin ve tağuttan sakının, diye her topluma bir elçi gönderdik. Allah, onlardan bir kısmına hidayet etti. Onlardan kiminin üzerine de sapıklık hak oldu. Yeryüzünde dolaşın da yalanlayanların sonu nasıl oldu, bir bakın!
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
إِن تَحۡرِصۡ عَلَىٰ هُدَىٰهُمۡ فَإِنَّ ٱللَّهَ لَا يَهۡدِي مَن يُضِلُّۖ وَمَا لَهُم مِّن نَّٰصِرِينَ
Sen, onların hidayeti için çok arzu etsen de Allah saptırdığı kimseye hidayet etmez. Onların hiç bir yardımcıları da yoktur.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَأَقۡسَمُواْ بِٱللَّهِ جَهۡدَ أَيۡمَٰنِهِمۡ لَا يَبۡعَثُ ٱللَّهُ مَن يَمُوتُۚ بَلَىٰ وَعۡدًا عَلَيۡهِ حَقّٗا وَلَٰكِنَّ أَكۡثَرَ ٱلنَّاسِ لَا يَعۡلَمُونَ
Allah’ın ölen bir kimseyi yeniden diriltmeyeceğine tüm güçleri ile Allah adına yemin ettiler. Hayır, Bu, O'nun üzerinde hak olan bir sözdür, ancak insanların çoğu bilmezler.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
لِيُبَيِّنَ لَهُمُ ٱلَّذِي يَخۡتَلِفُونَ فِيهِ وَلِيَعۡلَمَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓاْ أَنَّهُمۡ كَانُواْ كَٰذِبِينَ
(Bu diriliş,) Hakkında ayrılığa düştükleri şeyi açıklamak ve kâfirlerin bizatihi kendilerinin yalancı olduklarını bilmesi içindir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
إِنَّمَا قَوۡلُنَا لِشَيۡءٍ إِذَآ أَرَدۡنَٰهُ أَن نَّقُولَ لَهُۥ كُن فَيَكُونُ
Biz bir şeyi dilediğimiz zaman ona sözümüz sadece “Ol!” demektir. O da hemen oluverir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَٱلَّذِينَ هَاجَرُواْ فِي ٱللَّهِ مِنۢ بَعۡدِ مَا ظُلِمُواْ لَنُبَوِّئَنَّهُمۡ فِي ٱلدُّنۡيَا حَسَنَةٗۖ وَلَأَجۡرُ ٱلۡأٓخِرَةِ أَكۡبَرُۚ لَوۡ كَانُواْ يَعۡلَمُونَ
Zulme uğradıktan sonra Allah için hicret edenleri biz, dünyada güzel bir yere yerleştiririz. Ahiret sevabı ise daha büyüktür. Bir bilseler.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
ٱلَّذِينَ صَبَرُواْ وَعَلَىٰ رَبِّهِمۡ يَتَوَكَّلُونَ
Onlar, sabreder ve Rablerine tevekkül ederler.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَمَآ أَرۡسَلۡنَا مِن قَبۡلِكَ إِلَّا رِجَالٗا نُّوحِيٓ إِلَيۡهِمۡۖ فَسۡـَٔلُوٓاْ أَهۡلَ ٱلذِّكۡرِ إِن كُنتُمۡ لَا تَعۡلَمُونَ
Senden önce de kendilerine vahyettiğimiz adamlardan başkasını (peygamber olarak) göndermedik. Eğer bilmiyorsanız zikir/ilim ehline sorun.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
بِٱلۡبَيِّنَٰتِ وَٱلزُّبُرِۗ وَأَنزَلۡنَآ إِلَيۡكَ ٱلذِّكۡرَ لِتُبَيِّنَ لِلنَّاسِ مَا نُزِّلَ إِلَيۡهِمۡ وَلَعَلَّهُمۡ يَتَفَكَّرُونَ
(Onları) apaçık deliller ve kitaplarla (gönderdik.) Sana da “zikri” indirdik. Kendilerine indirileni insanlara açıklaman için. Umulur ki onlar da düşünürler.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
أَفَأَمِنَ ٱلَّذِينَ مَكَرُواْ ٱلسَّيِّـَٔاتِ أَن يَخۡسِفَ ٱللَّهُ بِهِمُ ٱلۡأَرۡضَ أَوۡ يَأۡتِيَهُمُ ٱلۡعَذَابُ مِنۡ حَيۡثُ لَا يَشۡعُرُونَ
Kötülük tuzakları kuranlar, Allah’ın kendilerini yerin dibine geçirmeyeceğinden veya farkında olmadıkları bir yerden azabın gelmeyeceğinden emin mi oldular?
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
أَوۡ يَأۡخُذَهُمۡ فِي تَقَلُّبِهِمۡ فَمَا هُم بِمُعۡجِزِينَ
Veya onlar dönüp dolaşırlarken Allah'ın kendilerini yakalamayacağından emin mi oldular? Onlar (Allah'ı) aciz bırakacak değillerdir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
أَوۡ يَأۡخُذَهُمۡ عَلَىٰ تَخَوُّفٖ فَإِنَّ رَبَّكُمۡ لَرَءُوفٞ رَّحِيمٌ
Veya onları korku üzerineyken kendilerini yakalamayacağından emin mi oldular? İşte Rabbiniz, çok şefkatlidir, çok merhametlidir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
أَوَلَمۡ يَرَوۡاْ إِلَىٰ مَا خَلَقَ ٱللَّهُ مِن شَيۡءٖ يَتَفَيَّؤُاْ ظِلَٰلُهُۥ عَنِ ٱلۡيَمِينِ وَٱلشَّمَآئِلِ سُجَّدٗا لِّلَّهِ وَهُمۡ دَٰخِرُونَ
Allah’ın yarattığı şeylerin gölgelerinin boyun eğip, Allah için secde ederek sağa ve sola eğiliverdiklerini görmediler mi?
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَلِلَّهِۤ يَسۡجُدُۤ مَا فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِي ٱلۡأَرۡضِ مِن دَآبَّةٖ وَٱلۡمَلَٰٓئِكَةُ وَهُمۡ لَا يَسۡتَكۡبِرُونَ
Göklerde ve yerde olan tüm canlılar ve melekler hiç büyüklenmeden Allah’a secde ederler.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
يَخَافُونَ رَبَّهُم مِّن فَوۡقِهِمۡ وَيَفۡعَلُونَ مَا يُؤۡمَرُونَ۩
Yukarılarında olan Rab’lerinden korkarlar ve yalnızca kendilerine emredileni yaparlar.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
۞ وَقَالَ ٱللَّهُ لَا تَتَّخِذُوٓاْ إِلَٰهَيۡنِ ٱثۡنَيۡنِۖ إِنَّمَا هُوَ إِلَٰهٞ وَٰحِدٞ فَإِيَّٰيَ فَٱرۡهَبُونِ
Allah: İki ilah edinmeyin, dedi. O, ancak tek ilahtır. Öyleyse benden korkun!
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَلَهُۥ مَا فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ وَلَهُ ٱلدِّينُ وَاصِبًاۚ أَفَغَيۡرَ ٱللَّهِ تَتَّقُونَ
Göklerde ve yerdeki her şey O’nundur. Her zaman din O’na aittir. O halde Allah’tan başkasından mı sakınıyorsunuz?
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَمَا بِكُم مِّن نِّعۡمَةٖ فَمِنَ ٱللَّهِۖ ثُمَّ إِذَا مَسَّكُمُ ٱلضُّرُّ فَإِلَيۡهِ تَجۡـَٔرُونَ
Size verilen her nimet Allah’tandır. Sonra size bir sıkıntı dokunduğu zaman da hemen O’na yalvarırsınız.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
ثُمَّ إِذَا كَشَفَ ٱلضُّرَّ عَنكُمۡ إِذَا فَرِيقٞ مِّنكُم بِرَبِّهِمۡ يُشۡرِكُونَ
Sonra, sıkıntıyı sizden giderdiği zaman içinizden bir grup hemen Rab’lerine şirk koşarlar.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
لِيَكۡفُرُواْ بِمَآ ءَاتَيۡنَٰهُمۡۚ فَتَمَتَّعُواْ فَسَوۡفَ تَعۡلَمُونَ
Onlara verdiğimize nankörlük etsinler bakalım, şimdilik yaşayın, yakında bileceksiniz.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَيَجۡعَلُونَ لِمَا لَا يَعۡلَمُونَ نَصِيبٗا مِّمَّا رَزَقۡنَٰهُمۡۗ تَٱللَّهِ لَتُسۡـَٔلُنَّ عَمَّا كُنتُمۡ تَفۡتَرُونَ
Onlara verdiğimiz rızıktan bilmedikleri şeylere pay ayırıyorlar. Allah adına andolsun ki, uydurmakta olduklarınızdan sorguya çekileceksiniz.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَيَجۡعَلُونَ لِلَّهِ ٱلۡبَنَٰتِ سُبۡحَٰنَهُۥ وَلَهُم مَّا يَشۡتَهُونَ
Allah’a kızlar isnat ederler. O, bundan münezzehtir. Kendilerine de arzu ettiklerini. (Erkek çocukları)
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَإِذَا بُشِّرَ أَحَدُهُم بِٱلۡأُنثَىٰ ظَلَّ وَجۡهُهُۥ مُسۡوَدّٗا وَهُوَ كَظِيمٞ
Onlardan birine bir kız çocuğu müjdelendiği zaman, kederlenerek yüzü simsiyah kesilir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
يَتَوَٰرَىٰ مِنَ ٱلۡقَوۡمِ مِن سُوٓءِ مَا بُشِّرَ بِهِۦٓۚ أَيُمۡسِكُهُۥ عَلَىٰ هُونٍ أَمۡ يَدُسُّهُۥ فِي ٱلتُّرَابِۗ أَلَا سَآءَ مَا يَحۡكُمُونَ
Kendisine verilen kötü müjdeden dolayı halktan gizlenmeye çalışır. Onu aşağılanarak tutsun/yaşatsın mı; yoksa toprağa mı gömsün? Dikkat et, verdikleri hüküm ne kötüdür!
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
لِلَّذِينَ لَا يُؤۡمِنُونَ بِٱلۡأٓخِرَةِ مَثَلُ ٱلسَّوۡءِۖ وَلِلَّهِ ٱلۡمَثَلُ ٱلۡأَعۡلَىٰۚ وَهُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلۡحَكِيمُ
Kötülük, ahirete iman etmeyenler içindir. En üstün sıfatlar Allah’ındır. O, Aziz'dir, hakimdir. @Người kiểm duyệt
Kötülük sıfat ahirete iman etmeyenler içindir. En üstün sıfatlar Allah’ındır. O, Aziz'dir, hakimdir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَلَوۡ يُؤَاخِذُ ٱللَّهُ ٱلنَّاسَ بِظُلۡمِهِم مَّا تَرَكَ عَلَيۡهَا مِن دَآبَّةٖ وَلَٰكِن يُؤَخِّرُهُمۡ إِلَىٰٓ أَجَلٖ مُّسَمّٗىۖ فَإِذَا جَآءَ أَجَلُهُمۡ لَا يَسۡتَـٔۡخِرُونَ سَاعَةٗ وَلَا يَسۡتَقۡدِمُونَ
Eğer Allah, insanları zulümleri sebebiyle cezalandırsaydı, yeryüzünde hiç bir canlı bırakmazdı. Fakat O, belli bir süreye kadar erteler. Onların eceli gelince ne (kısa) bir süre geri kalabilirler ve ne de öne geçebilirler.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَيَجۡعَلُونَ لِلَّهِ مَا يَكۡرَهُونَۚ وَتَصِفُ أَلۡسِنَتُهُمُ ٱلۡكَذِبَ أَنَّ لَهُمُ ٱلۡحُسۡنَىٰۚ لَا جَرَمَ أَنَّ لَهُمُ ٱلنَّارَ وَأَنَّهُم مُّفۡرَطُونَ
Kendileri için hoşlanmadıkları şeyleri Allah’a yakıştırıyorlar ve dilleri de yalan olarak en güzel olanın kendilerinin olduğunu söylüyor. Kuşkusuz onlara ait olan “ateş”tir. Ve onlar “Cehennem”de terk olunacaklardır.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
تَٱللَّهِ لَقَدۡ أَرۡسَلۡنَآ إِلَىٰٓ أُمَمٖ مِّن قَبۡلِكَ فَزَيَّنَ لَهُمُ ٱلشَّيۡطَٰنُ أَعۡمَٰلَهُمۡ فَهُوَ وَلِيُّهُمُ ٱلۡيَوۡمَ وَلَهُمۡ عَذَابٌ أَلِيمٞ
Allah’a andolsun ki, senden önceki ümmetlere de (peygamberler) gönderdik. Fakat, şeytan onlara yaptıkları amelleri süslü gösterdi. Bugün de o, onların velisidir ve onlara can yakıcı bir azap vardır.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَمَآ أَنزَلۡنَا عَلَيۡكَ ٱلۡكِتَٰبَ إِلَّا لِتُبَيِّنَ لَهُمُ ٱلَّذِي ٱخۡتَلَفُواْ فِيهِ وَهُدٗى وَرَحۡمَةٗ لِّقَوۡمٖ يُؤۡمِنُونَ
Biz, kitabı sana ancak hakkında ihtilaf ettikleri şeyleri onlara açıklaman için,hidayet ve iman eden bir kavme de rahmet olarak indirdik.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَٱللَّهُ أَنزَلَ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءٗ فَأَحۡيَا بِهِ ٱلۡأَرۡضَ بَعۡدَ مَوۡتِهَآۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَةٗ لِّقَوۡمٖ يَسۡمَعُونَ
Allah, gökten su indirdi ve onunla ölümünden sonra yere hayat verdi. Şüphesiz bunda, işiten bir toplum için bir ayet vardır.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَإِنَّ لَكُمۡ فِي ٱلۡأَنۡعَٰمِ لَعِبۡرَةٗۖ نُّسۡقِيكُم مِّمَّا فِي بُطُونِهِۦ مِنۢ بَيۡنِ فَرۡثٖ وَدَمٖ لَّبَنًا خَالِصٗا سَآئِغٗا لِّلشَّٰرِبِينَ
Sizin için hayvanlarda da ibretler vardır. Size, onların karınlarındaki işkembe ile kan arasında halis, içimi kolay bir süt içiriyoruz.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَمِن ثَمَرَٰتِ ٱلنَّخِيلِ وَٱلۡأَعۡنَٰبِ تَتَّخِذُونَ مِنۡهُ سَكَرٗا وَرِزۡقًا حَسَنًاۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَةٗ لِّقَوۡمٖ يَعۡقِلُونَ
Hurma ve üzüm ürünlerinden de bir sarhoşluk verici bir de güzel rızık elde edersiniz. İşte bunda da aklını kullanan bir toplum için bir ayet/işaret vardır.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَأَوۡحَىٰ رَبُّكَ إِلَى ٱلنَّحۡلِ أَنِ ٱتَّخِذِي مِنَ ٱلۡجِبَالِ بُيُوتٗا وَمِنَ ٱلشَّجَرِ وَمِمَّا يَعۡرِشُونَ
Rabbin bal arısına şöyle ilham etti: Dağlardan, ağaçlardan ve (insanların yaptığı) yapılardan kendine evler edin.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
ثُمَّ كُلِي مِن كُلِّ ٱلثَّمَرَٰتِ فَٱسۡلُكِي سُبُلَ رَبِّكِ ذُلُلٗاۚ يَخۡرُجُ مِنۢ بُطُونِهَا شَرَابٞ مُّخۡتَلِفٌ أَلۡوَٰنُهُۥ فِيهِ شِفَآءٞ لِّلنَّاسِۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَةٗ لِّقَوۡمٖ يَتَفَكَّرُونَ
Sonra: “Bütün ürünlerden ye ve Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollardan yürü.” Arıların karnından, çeşitli renklerde ve insanlar için şifa olan bir içecek çıkar. İşte bunda da düşünen bir toplum için bir ayet/işaret vardır.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَٱللَّهُ خَلَقَكُمۡ ثُمَّ يَتَوَفَّىٰكُمۡۚ وَمِنكُم مَّن يُرَدُّ إِلَىٰٓ أَرۡذَلِ ٱلۡعُمُرِ لِكَيۡ لَا يَعۡلَمَ بَعۡدَ عِلۡمٖ شَيۡـًٔاۚ إِنَّ ٱللَّهَ عَلِيمٞ قَدِيرٞ
Allah, sizi yarattı, daha sonra da sizi öldürecektir. Sizden kiminiz de ömrün en kötü çağına ulaştırılır ki, biraz bilgiden sonra bir şey bilmez olur. Şüphesiz Allah, her şeyi bilendir, her şeye gücü yetendir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَٱللَّهُ فَضَّلَ بَعۡضَكُمۡ عَلَىٰ بَعۡضٖ فِي ٱلرِّزۡقِۚ فَمَا ٱلَّذِينَ فُضِّلُواْ بِرَآدِّي رِزۡقِهِمۡ عَلَىٰ مَا مَلَكَتۡ أَيۡمَٰنُهُمۡ فَهُمۡ فِيهِ سَوَآءٌۚ أَفَبِنِعۡمَةِ ٱللَّهِ يَجۡحَدُونَ
Allah, rızık konusunda kiminizi, kiminizden üstün kılmıştır. Fakat, üstün kılınanlar, rızıklarını ellerinin altında bulunan kimselere, kendileriyle eşit olurlar diye rızıklarını vermezler. Yoksa Allah'ın nimetini inkâr mı ediyorlar?
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَٱللَّهُ جَعَلَ لَكُم مِّنۡ أَنفُسِكُمۡ أَزۡوَٰجٗا وَجَعَلَ لَكُم مِّنۡ أَزۡوَٰجِكُم بَنِينَ وَحَفَدَةٗ وَرَزَقَكُم مِّنَ ٱلطَّيِّبَٰتِۚ أَفَبِٱلۡبَٰطِلِ يُؤۡمِنُونَ وَبِنِعۡمَتِ ٱللَّهِ هُمۡ يَكۡفُرُونَ
Allah, kendi canlarınızdan sizin için eşler kıldı. Ve yine kendi eşlerinizden size oğullar ve torunlar vermiştir. Sizi temiz ve güzel rızıklarla rızıklandırmıştır. Buna rağmen batıla iman edip, Allah’ın nimetini inkar mı ediyor onlar?
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَيَعۡبُدُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ مَا لَا يَمۡلِكُ لَهُمۡ رِزۡقٗا مِّنَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ شَيۡـٔٗا وَلَا يَسۡتَطِيعُونَ
Allah’tan başka onlara göklerden ve yerden verecek hiç bir rızka malik olmayan ve buna da gücü yetmeyenlere ibadet ediyorlar.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَلَا تَضۡرِبُواْ لِلَّهِ ٱلۡأَمۡثَالَۚ إِنَّ ٱللَّهَ يَعۡلَمُ وَأَنتُمۡ لَا تَعۡلَمُونَ
Allah'a benzerler koşmayın. Allah elbette bilir fakat siz bilmezsiniz.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
۞ ضَرَبَ ٱللَّهُ مَثَلًا عَبۡدٗا مَّمۡلُوكٗا لَّا يَقۡدِرُ عَلَىٰ شَيۡءٖ وَمَن رَّزَقۡنَٰهُ مِنَّا رِزۡقًا حَسَنٗا فَهُوَ يُنفِقُ مِنۡهُ سِرّٗا وَجَهۡرًاۖ هَلۡ يَسۡتَوُۥنَۚ ٱلۡحَمۡدُ لِلَّهِۚ بَلۡ أَكۡثَرُهُمۡ لَا يَعۡلَمُونَ
Allah, size, başkasının malı olan ve hiçbir şeye gücü yetmeyen bir köle ile kendimizden güzel bir rızıkla rızıklandırdığımız ve bu rızkı gizli ve açıktan infak eden kimseyi örnek gösteriyor. Hiç bunlar eşit olur mu? Hamd Allah’a mahsustur. Fakat, onların çoğu bilmiyor.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَضَرَبَ ٱللَّهُ مَثَلٗا رَّجُلَيۡنِ أَحَدُهُمَآ أَبۡكَمُ لَا يَقۡدِرُ عَلَىٰ شَيۡءٖ وَهُوَ كَلٌّ عَلَىٰ مَوۡلَىٰهُ أَيۡنَمَا يُوَجِّههُّ لَا يَأۡتِ بِخَيۡرٍ هَلۡ يَسۡتَوِي هُوَ وَمَن يَأۡمُرُ بِٱلۡعَدۡلِ وَهُوَ عَلَىٰ صِرَٰطٖ مُّسۡتَقِيمٖ
Allah şu iki adamı da örnek olarak veriyor: Birisi dilsiz, hiçbir şeye gücü yetmeyen ve efendisine yük. Onu nereye gönderse hayır getirmez. O adamla; adaleti emreden ve dosdoğru bir yolda olan kimse eşit olur mu?
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَلِلَّهِ غَيۡبُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِۚ وَمَآ أَمۡرُ ٱلسَّاعَةِ إِلَّا كَلَمۡحِ ٱلۡبَصَرِ أَوۡ هُوَ أَقۡرَبُۚ إِنَّ ٱللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٖ قَدِيرٞ
Göklerin ve yerin gaybı Allah’a aittir. Kıyamet vakti ancak bir göz açıp kapama kadardır. Veya daha kısadır. Şüphesiz Allah’ın her şeye gücü yeter.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَٱللَّهُ أَخۡرَجَكُم مِّنۢ بُطُونِ أُمَّهَٰتِكُمۡ لَا تَعۡلَمُونَ شَيۡـٔٗا وَجَعَلَ لَكُمُ ٱلسَّمۡعَ وَٱلۡأَبۡصَٰرَ وَٱلۡأَفۡـِٔدَةَ لَعَلَّكُمۡ تَشۡكُرُونَ
Allah sizi, hiçbir şey bilmez olduğunuz halde annelerinizin karnından çıkarmış ve size, şükür edesiniz diye kulaklar, gözler ve kalpler vermiştir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
أَلَمۡ يَرَوۡاْ إِلَى ٱلطَّيۡرِ مُسَخَّرَٰتٖ فِي جَوِّ ٱلسَّمَآءِ مَا يُمۡسِكُهُنَّ إِلَّا ٱللَّهُۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَٰتٖ لِّقَوۡمٖ يُؤۡمِنُونَ
Gök boşluğunda, boyun eğdirilmiş kuşları görmüyorlar mı? Onları, Allah’tan başka kimse tutmuyor. İşte bunda da iman eden bir toplum için ayetler/işaretler vardır.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَٱللَّهُ جَعَلَ لَكُم مِّنۢ بُيُوتِكُمۡ سَكَنٗا وَجَعَلَ لَكُم مِّن جُلُودِ ٱلۡأَنۡعَٰمِ بُيُوتٗا تَسۡتَخِفُّونَهَا يَوۡمَ ظَعۡنِكُمۡ وَيَوۡمَ إِقَامَتِكُمۡ وَمِنۡ أَصۡوَافِهَا وَأَوۡبَارِهَا وَأَشۡعَارِهَآ أَثَٰثٗا وَمَتَٰعًا إِلَىٰ حِينٖ
Allah, evlerinizi sizin için bir mesken kıldı. Size hayvanların derisinden, yolculuğunuzda ve oturduğunuzda kolayca taşıyacağınız evler/çadırlar ve onların yününden, tüyünden ve kıllarından belli bir süreye kadar (faydalanacağınız) bir ev eşyası ve bir meta kıldı.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَٱللَّهُ جَعَلَ لَكُم مِّمَّا خَلَقَ ظِلَٰلٗا وَجَعَلَ لَكُم مِّنَ ٱلۡجِبَالِ أَكۡنَٰنٗا وَجَعَلَ لَكُمۡ سَرَٰبِيلَ تَقِيكُمُ ٱلۡحَرَّ وَسَرَٰبِيلَ تَقِيكُم بَأۡسَكُمۡۚ كَذَٰلِكَ يُتِمُّ نِعۡمَتَهُۥ عَلَيۡكُمۡ لَعَلَّكُمۡ تُسۡلِمُونَ
Allah sizin için yarattığı şeylerden gölgeler kıldı, dağlardan sığınaklar yaptı ve sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve (savaşta) tehlikeden koruyacak (zırh gibi) elbiseler yarattı. İşte O, üzerinizdeki nimetini böyle tamamlamaktadır. Umulur ki boyun eğip teslimiyet gösterirsiniz
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَإِن تَوَلَّوۡاْ فَإِنَّمَا عَلَيۡكَ ٱلۡبَلَٰغُ ٱلۡمُبِينُ
Buna rağmen yine de yüz çevirirlerse, o zaman sana düşen açıkça tebliğdir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
يَعۡرِفُونَ نِعۡمَتَ ٱللَّهِ ثُمَّ يُنكِرُونَهَا وَأَكۡثَرُهُمُ ٱلۡكَٰفِرُونَ
Onlar Allah’ın nimetini bildikleri halde onu inkâr ederler ve onların çoğu kâfirdir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَيَوۡمَ نَبۡعَثُ مِن كُلِّ أُمَّةٖ شَهِيدٗا ثُمَّ لَا يُؤۡذَنُ لِلَّذِينَ كَفَرُواْ وَلَا هُمۡ يُسۡتَعۡتَبُونَ
Her toplumdan birer şahit getirdiğimiz gün, artık küfredenlere (mazeret sunmaları için) izin verilmeyecek ve onlardan (Rablerini) râzı etmeleri de istenmeyecektir. @Người kiểm duyệt
Her toplumdan birer şahit getirdiğimiz gün, artık küfredenlere (mazeret sunmaları için) izin verilmeyecek ve onlardan (Rablerini) râzı etmeleri de istenmeyecek
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَإِذَا رَءَا ٱلَّذِينَ ظَلَمُواْ ٱلۡعَذَابَ فَلَا يُخَفَّفُ عَنۡهُمۡ وَلَا هُمۡ يُنظَرُونَ
Zulmedenler azabı gördükleri zaman, artık onlardan bu azap, hafifletilmeyecek ve onlara mühlet de verilmeyecektir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَإِذَا رَءَا ٱلَّذِينَ أَشۡرَكُواْ شُرَكَآءَهُمۡ قَالُواْ رَبَّنَا هَٰٓؤُلَآءِ شُرَكَآؤُنَا ٱلَّذِينَ كُنَّا نَدۡعُواْ مِن دُونِكَۖ فَأَلۡقَوۡاْ إِلَيۡهِمُ ٱلۡقَوۡلَ إِنَّكُمۡ لَكَٰذِبُونَ
Allah’a şirk koşanlar, koştukları ortakları görünce: "Rabbimiz, senden başka kendilerine dua ettiğimiz ortak koştuklarımız işte bunlardı.” derler. Onlar da: "Siz, kuşkusuz yalancısınız” diye laf atarlar.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَأَلۡقَوۡاْ إِلَى ٱللَّهِ يَوۡمَئِذٍ ٱلسَّلَمَۖ وَضَلَّ عَنۡهُم مَّا كَانُواْ يَفۡتَرُونَ
İşte o gün hepsi Allah’a teslimiyet arzederler ve uydurmuş oldukları şeyler ise onlardan uzaklaşıp kaybolur. @Người kiểm duyệt
İşte o gün hepsi Allah’a teslimiyet arzederler. Uydurmuş oldukları şeyler ise onlardan uzaklaşıp kaybolur.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ وَصَدُّواْ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِ زِدۡنَٰهُمۡ عَذَابٗا فَوۡقَ ٱلۡعَذَابِ بِمَا كَانُواْ يُفۡسِدُونَ
Küfredenlere ve Allah’ın yolundan alıkoyanlara, bozgunculuk yaptıkları için azap üstüne azap veririz.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَيَوۡمَ نَبۡعَثُ فِي كُلِّ أُمَّةٖ شَهِيدًا عَلَيۡهِم مِّنۡ أَنفُسِهِمۡۖ وَجِئۡنَا بِكَ شَهِيدًا عَلَىٰ هَٰٓؤُلَآءِۚ وَنَزَّلۡنَا عَلَيۡكَ ٱلۡكِتَٰبَ تِبۡيَٰنٗا لِّكُلِّ شَيۡءٖ وَهُدٗى وَرَحۡمَةٗ وَبُشۡرَىٰ لِلۡمُسۡلِمِينَ
Her topluma, kendi içlerinden bir şahid getirdiğimiz gün, seni de bunlara (ümmetine) şahid olarak getireceğiz. (Bu) Kitabı, sana her şeyi açıklamak, hidayet, rahmet ve müslümanlar için müjde olarak indirdik.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
۞ إِنَّ ٱللَّهَ يَأۡمُرُ بِٱلۡعَدۡلِ وَٱلۡإِحۡسَٰنِ وَإِيتَآيِٕ ذِي ٱلۡقُرۡبَىٰ وَيَنۡهَىٰ عَنِ ٱلۡفَحۡشَآءِ وَٱلۡمُنكَرِ وَٱلۡبَغۡيِۚ يَعِظُكُمۡ لَعَلَّكُمۡ تَذَكَّرُونَ
Allah, adaleti, iyiliği ve yakınlara vermeyi emreder. Fuhşiyatı, kötülüğü ve taşkınlığı yasaklar. Düşünesiniz diye size öğüt verir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَأَوۡفُواْ بِعَهۡدِ ٱللَّهِ إِذَا عَٰهَدتُّمۡ وَلَا تَنقُضُواْ ٱلۡأَيۡمَٰنَ بَعۡدَ تَوۡكِيدِهَا وَقَدۡ جَعَلۡتُمُ ٱللَّهَ عَلَيۡكُمۡ كَفِيلًاۚ إِنَّ ٱللَّهَ يَعۡلَمُ مَا تَفۡعَلُونَ
Ahitleştiğiniz zaman, Allah'ın ahdini yerine getirin ve Allah'ı üzerinize kefil kılarak, pekiştirdikten sonra yeminleri bozmayın. Allah, sizin ne yaptığınızı elbette bilir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَلَا تَكُونُواْ كَٱلَّتِي نَقَضَتۡ غَزۡلَهَا مِنۢ بَعۡدِ قُوَّةٍ أَنكَٰثٗا تَتَّخِذُونَ أَيۡمَٰنَكُمۡ دَخَلَۢا بَيۡنَكُمۡ أَن تَكُونَ أُمَّةٌ هِيَ أَرۡبَىٰ مِنۡ أُمَّةٍۚ إِنَّمَا يَبۡلُوكُمُ ٱللَّهُ بِهِۦۚ وَلَيُبَيِّنَنَّ لَكُمۡ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِ مَا كُنتُمۡ فِيهِ تَخۡتَلِفُونَ
Bir toplumun, diğer bir toplumdan daha çok olması sebebiyle, yeminlerinizi aranızda (bozarak)bir hîle edinerek ipliğini sağlamca büktükten sonra çözüp bozan (kadın) gibi olmayın. Ancak, Allah sizi onunla (yemine vefa ile) imtihan ediyor, kıyamet günü hakkında ihtilaf ettiğiniz şeyi açıklayacaktır.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَلَوۡ شَآءَ ٱللَّهُ لَجَعَلَكُمۡ أُمَّةٗ وَٰحِدَةٗ وَلَٰكِن يُضِلُّ مَن يَشَآءُ وَيَهۡدِي مَن يَشَآءُۚ وَلَتُسۡـَٔلُنَّ عَمَّا كُنتُمۡ تَعۡمَلُونَ
Eğer Allah dileseydi, sizi elbette tek bir ümmet yapardı. Fakat o dilediğini saptırır, dilediğine de hidayet eder. Yaptıklarınızdan elbette sorguya çekileceksiniz.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَلَا تَتَّخِذُوٓاْ أَيۡمَٰنَكُمۡ دَخَلَۢا بَيۡنَكُمۡ فَتَزِلَّ قَدَمُۢ بَعۡدَ ثُبُوتِهَا وَتَذُوقُواْ ٱلسُّوٓءَ بِمَا صَدَدتُّمۡ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِ وَلَكُمۡ عَذَابٌ عَظِيمٞ
Birbirinizi aldatmak için yemin etmeyin. Yoksa sağlam basmış olan ayak sürçebilir Allah yolundan alıkoymanız sebebiyle azabı tadarsınız. Sizin için büyük bir azap vardır.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَلَا تَشۡتَرُواْ بِعَهۡدِ ٱللَّهِ ثَمَنٗا قَلِيلًاۚ إِنَّمَا عِندَ ٱللَّهِ هُوَ خَيۡرٞ لَّكُمۡ إِن كُنتُمۡ تَعۡلَمُونَ
Allah’a verdiğiniz sözü az bir bedele satmayın! Eğer, bilirseniz gerçekten Allah’ın katındakiler sizin için çok hayırlıdır.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
مَا عِندَكُمۡ يَنفَدُ وَمَا عِندَ ٱللَّهِ بَاقٖۗ وَلَنَجۡزِيَنَّ ٱلَّذِينَ صَبَرُوٓاْ أَجۡرَهُم بِأَحۡسَنِ مَا كَانُواْ يَعۡمَلُونَ
Sizin yanınızda olanlar tükenir, fakat Allah’ın yanındakiler tükenmez. Sabredenlere yapmakta oldukları amellerin en güzeliyle mükâfatlarını vereceğiz.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
مَنۡ عَمِلَ صَٰلِحٗا مِّن ذَكَرٍ أَوۡ أُنثَىٰ وَهُوَ مُؤۡمِنٞ فَلَنُحۡيِيَنَّهُۥ حَيَوٰةٗ طَيِّبَةٗۖ وَلَنَجۡزِيَنَّهُمۡ أَجۡرَهُم بِأَحۡسَنِ مَا كَانُواْ يَعۡمَلُونَ
Erkek ve kadınlardan her kim mümin olarak salih amel işlerse, ona güzel bir hayat yaşatırız ve mükâfatlarını, yapmakta olduklarının en güzeli ile veririz.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَإِذَا قَرَأۡتَ ٱلۡقُرۡءَانَ فَٱسۡتَعِذۡ بِٱللَّهِ مِنَ ٱلشَّيۡطَٰنِ ٱلرَّجِيمِ
Kur’an okuduğun zaman, kovulmuş şeytandan Allah’a sığın.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
إِنَّهُۥ لَيۡسَ لَهُۥ سُلۡطَٰنٌ عَلَى ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَلَىٰ رَبِّهِمۡ يَتَوَكَّلُونَ
Şüphesiz ki, onun iman edenler ve Rabbine tevekkül edenler üzerinde hiçbir gücü yoktur.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
إِنَّمَا سُلۡطَٰنُهُۥ عَلَى ٱلَّذِينَ يَتَوَلَّوۡنَهُۥ وَٱلَّذِينَ هُم بِهِۦ مُشۡرِكُونَ
Onun gücü, sadece kendisini veli edinenler ve onunla (Allah’a) şirk koşanlar üzerindedir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَإِذَا بَدَّلۡنَآ ءَايَةٗ مَّكَانَ ءَايَةٖ وَٱللَّهُ أَعۡلَمُ بِمَا يُنَزِّلُ قَالُوٓاْ إِنَّمَآ أَنتَ مُفۡتَرِۭۚ بَلۡ أَكۡثَرُهُمۡ لَا يَعۡلَمُونَ
Bir ayeti başka bir ayetin yerine getirip değiştirdiğimiz zaman -ki Allah, neyi indireceğini çok iyi bilir- “Sen ancak iftiracısın" dediler. Hayır, onların çoğu bilmiyorlar.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
قُلۡ نَزَّلَهُۥ رُوحُ ٱلۡقُدُسِ مِن رَّبِّكَ بِٱلۡحَقِّ لِيُثَبِّتَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَهُدٗى وَبُشۡرَىٰ لِلۡمُسۡلِمِينَ
De ki: “O’nu Ruhul Kudüs (Cebrail), iman edenlere sebat vermek, müslümanlara hidayet ve müjde olarak Rabbinin katından indirmiştir.”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَلَقَدۡ نَعۡلَمُ أَنَّهُمۡ يَقُولُونَ إِنَّمَا يُعَلِّمُهُۥ بَشَرٞۗ لِّسَانُ ٱلَّذِي يُلۡحِدُونَ إِلَيۡهِ أَعۡجَمِيّٞ وَهَٰذَا لِسَانٌ عَرَبِيّٞ مُّبِينٌ
Onların, “(Kur'an'ı) O'na ancak bir insan öğretiyor” dediklerini elbette biliyoruz. Kastettikleri kimsenin dili yabancıdır. Kur’an ise apaçık Arapça'dır.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
إِنَّ ٱلَّذِينَ لَا يُؤۡمِنُونَ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ لَا يَهۡدِيهِمُ ٱللَّهُ وَلَهُمۡ عَذَابٌ أَلِيمٌ
Allah’ın ayetlerine inanmayanlara, Allah hidayet etmez ve onlara acı bir azap vardır.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
إِنَّمَا يَفۡتَرِي ٱلۡكَذِبَ ٱلَّذِينَ لَا يُؤۡمِنُونَ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِۖ وَأُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلۡكَٰذِبُونَ
Allah’ın ayetlerine iman etmeyenler sadece yalan uydururlar. Onlar gerçekten yalancıdırlar.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
مَن كَفَرَ بِٱللَّهِ مِنۢ بَعۡدِ إِيمَٰنِهِۦٓ إِلَّا مَنۡ أُكۡرِهَ وَقَلۡبُهُۥ مُطۡمَئِنُّۢ بِٱلۡإِيمَٰنِ وَلَٰكِن مَّن شَرَحَ بِٱلۡكُفۡرِ صَدۡرٗا فَعَلَيۡهِمۡ غَضَبٞ مِّنَ ٱللَّهِ وَلَهُمۡ عَذَابٌ عَظِيمٞ
Kim iman ettikten sonra Allah’a küfrederse, kalbi iman ile mutmain olduğu halde küfre zorlanan kimseden başka, kim de göğsünü küfre açarsa, Allah’ın gazabı onların üzerinedir. Ve onlara büyük bir azap vardır.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمُ ٱسۡتَحَبُّواْ ٱلۡحَيَوٰةَ ٱلدُّنۡيَا عَلَى ٱلۡأٓخِرَةِ وَأَنَّ ٱللَّهَ لَا يَهۡدِي ٱلۡقَوۡمَ ٱلۡكَٰفِرِينَ
Bu, dünya hayatını ahirete tercih etmeleri ve Allah'ın kâfir topluma hidayet etmemesinden dolayıdır.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
أُوْلَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ طَبَعَ ٱللَّهُ عَلَىٰ قُلُوبِهِمۡ وَسَمۡعِهِمۡ وَأَبۡصَٰرِهِمۡۖ وَأُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلۡغَٰفِلُونَ
Onlar, Allah’ın kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir. Çünkü onlar gafil olanların ta kendileridir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
لَا جَرَمَ أَنَّهُمۡ فِي ٱلۡأٓخِرَةِ هُمُ ٱلۡخَٰسِرُونَ
Hiç kuşkusuz, onlar ahirette de hüsrana uğrayacak olanlardır.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
ثُمَّ إِنَّ رَبَّكَ لِلَّذِينَ هَاجَرُواْ مِنۢ بَعۡدِ مَا فُتِنُواْ ثُمَّ جَٰهَدُواْ وَصَبَرُوٓاْ إِنَّ رَبَّكَ مِنۢ بَعۡدِهَا لَغَفُورٞ رَّحِيمٞ
Sonra Rabbin, eziyete uğradıktan sonra hicret eden, cihad eden ve sabreden kimselere, Rabbin bundan sonra da çok mağfiret edendir, çok merhamet edendir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
۞ يَوۡمَ تَأۡتِي كُلُّ نَفۡسٖ تُجَٰدِلُ عَن نَّفۡسِهَا وَتُوَفَّىٰ كُلُّ نَفۡسٖ مَّا عَمِلَتۡ وَهُمۡ لَا يُظۡلَمُونَ
O gün, herkes kendi nefsi adına mücadele eder. Herkese yaptığı amelin karşılığı eksiksiz ödenir. Onlar zulme uğratılmazlar.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَضَرَبَ ٱللَّهُ مَثَلٗا قَرۡيَةٗ كَانَتۡ ءَامِنَةٗ مُّطۡمَئِنَّةٗ يَأۡتِيهَا رِزۡقُهَا رَغَدٗا مِّن كُلِّ مَكَانٖ فَكَفَرَتۡ بِأَنۡعُمِ ٱللَّهِ فَأَذَٰقَهَا ٱللَّهُ لِبَاسَ ٱلۡجُوعِ وَٱلۡخَوۡفِ بِمَا كَانُواْ يَصۡنَعُونَ
Allah bir şehri örnek veriyor. Güven ve huzur içindeydi. Rızkı her yerden kendilerine bol bol geliyordu. Sonra Allah’ın nimetlerine nankörlük ettiler. Allah da onlara yaptıklarına karşılık olarak açlık ve korku giysisi giydirdi.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَلَقَدۡ جَآءَهُمۡ رَسُولٞ مِّنۡهُمۡ فَكَذَّبُوهُ فَأَخَذَهُمُ ٱلۡعَذَابُ وَهُمۡ ظَٰلِمُونَ
Onlara içlerinden bir rasûl gelmişti. Ama onu yalanladılar. İşte o zaman, zalimlikleri içinde iken onları bir azap yakaladı.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَكُلُواْ مِمَّا رَزَقَكُمُ ٱللَّهُ حَلَٰلٗا طَيِّبٗا وَٱشۡكُرُواْ نِعۡمَتَ ٱللَّهِ إِن كُنتُمۡ إِيَّاهُ تَعۡبُدُونَ
O halde, eğer yalnızca Allah’a ibadet ediyorsanız, size Allah’ın verdiği rızıklardan helal ve temiz olanı yiyin ve Allah’ın nimetine şükredin.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
إِنَّمَا حَرَّمَ عَلَيۡكُمُ ٱلۡمَيۡتَةَ وَٱلدَّمَ وَلَحۡمَ ٱلۡخِنزِيرِ وَمَآ أُهِلَّ لِغَيۡرِ ٱللَّهِ بِهِۦۖ فَمَنِ ٱضۡطُرَّ غَيۡرَ بَاغٖ وَلَا عَادٖ فَإِنَّ ٱللَّهَ غَفُورٞ رَّحِيمٞ
Ancak O, size ölüyü, kanı, domuz etini ve Allah’tan başkası adına kesilen hayvanları haram kıldı. Kim zaruret içindeyse, arzulamadan ve zaruret miktarını aşmadan (bunlardan da yiyebilir.)Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَلَا تَقُولُواْ لِمَا تَصِفُ أَلۡسِنَتُكُمُ ٱلۡكَذِبَ هَٰذَا حَلَٰلٞ وَهَٰذَا حَرَامٞ لِّتَفۡتَرُواْ عَلَى ٱللَّهِ ٱلۡكَذِبَۚ إِنَّ ٱلَّذِينَ يَفۡتَرُونَ عَلَى ٱللَّهِ ٱلۡكَذِبَ لَا يُفۡلِحُونَ
Dillerinizin uydurduğu yalanla "Bu helaldir, şu da haramdır" demeyin. Böylece Allah'a karşı yalan uydurmuş oluyorsunuz. Şüphesiz, Allah hakkında yalan uyduranlar kurtuluşa eremez.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
مَتَٰعٞ قَلِيلٞ وَلَهُمۡ عَذَابٌ أَلِيمٞ
Az bir menfaat ve onlara acı bir azap!
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَعَلَى ٱلَّذِينَ هَادُواْ حَرَّمۡنَا مَا قَصَصۡنَا عَلَيۡكَ مِن قَبۡلُۖ وَمَا ظَلَمۡنَٰهُمۡ وَلَٰكِن كَانُوٓاْ أَنفُسَهُمۡ يَظۡلِمُونَ
Sana anlattıklarımızı daha önce Yahudilere de haram kılmıştık. Onlara biz zulmetmedik, fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
ثُمَّ إِنَّ رَبَّكَ لِلَّذِينَ عَمِلُواْ ٱلسُّوٓءَ بِجَهَٰلَةٖ ثُمَّ تَابُواْ مِنۢ بَعۡدِ ذَٰلِكَ وَأَصۡلَحُوٓاْ إِنَّ رَبَّكَ مِنۢ بَعۡدِهَا لَغَفُورٞ رَّحِيمٌ
Sonra Rabbin, cahillikle kötülük işleyen, daha sonra onun ardından tevbe edip (halini) düzelten kimselere, şüphesiz Rabbin (tevbelerinden) sonra çok mağfiret edendir, çok merhamet edendir
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
إِنَّ إِبۡرَٰهِيمَ كَانَ أُمَّةٗ قَانِتٗا لِّلَّهِ حَنِيفٗا وَلَمۡ يَكُ مِنَ ٱلۡمُشۡرِكِينَ
İbrahim, Allah’a itaat edip, boyun eğen hanif bir imamdır/önderdir. Asla müşriklerden değildir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
شَاكِرٗا لِّأَنۡعُمِهِۚ ٱجۡتَبَىٰهُ وَهَدَىٰهُ إِلَىٰ صِرَٰطٖ مُّسۡتَقِيمٖ
Allah’ın nimetlerine şükredici idi. Allah, onu seçti ve onu dosdoğru yola hidayet etti.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَءَاتَيۡنَٰهُ فِي ٱلدُّنۡيَا حَسَنَةٗۖ وَإِنَّهُۥ فِي ٱلۡأٓخِرَةِ لَمِنَ ٱلصَّٰلِحِينَ
Dünyada ona iyilik vermiştik. Ahirette de o salihlerdendir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
ثُمَّ أَوۡحَيۡنَآ إِلَيۡكَ أَنِ ٱتَّبِعۡ مِلَّةَ إِبۡرَٰهِيمَ حَنِيفٗاۖ وَمَا كَانَ مِنَ ٱلۡمُشۡرِكِينَ
Sonra sana “ İbrahim’in hanif dinine tabi ol!” diye vahyettik. O müşriklerden değildi.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
إِنَّمَا جُعِلَ ٱلسَّبۡتُ عَلَى ٱلَّذِينَ ٱخۡتَلَفُواْ فِيهِۚ وَإِنَّ رَبَّكَ لَيَحۡكُمُ بَيۡنَهُمۡ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِ فِيمَا كَانُواْ فِيهِ يَخۡتَلِفُونَ
Cumartesi gününü (avlanmayarak tazim etmek) sadece onun hakkında ihtilaf edenlere buyrulmuştur. Rabbin, onların hakkında ihtilafa düştükleri konuda, kıyamet günü aralarında hüküm verecektir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
ٱدۡعُ إِلَىٰ سَبِيلِ رَبِّكَ بِٱلۡحِكۡمَةِ وَٱلۡمَوۡعِظَةِ ٱلۡحَسَنَةِۖ وَجَٰدِلۡهُم بِٱلَّتِي هِيَ أَحۡسَنُۚ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعۡلَمُ بِمَن ضَلَّ عَن سَبِيلِهِۦ وَهُوَ أَعۡلَمُ بِٱلۡمُهۡتَدِينَ
Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır. Onlarla en güzel şekilde mücadele et. Şüphesiz Rabbin, kimlerin kendi yolundan saptığını, kimlerin de doğru yolda olduğunu en iyi bilendir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَإِنۡ عَاقَبۡتُمۡ فَعَاقِبُواْ بِمِثۡلِ مَا عُوقِبۡتُم بِهِۦۖ وَلَئِن صَبَرۡتُمۡ لَهُوَ خَيۡرٞ لِّلصَّٰبِرِينَ
Eğer ceza verecekseniz, size verilen cezanın aynıyla ceza verin. Eğer sabrederseniz, bu sabredenler için çok hayırlıdır.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَٱصۡبِرۡ وَمَا صَبۡرُكَ إِلَّا بِٱللَّهِۚ وَلَا تَحۡزَنۡ عَلَيۡهِمۡ وَلَا تَكُ فِي ضَيۡقٖ مِّمَّا يَمۡكُرُونَ
Sabret, senin sabrın ancak Allah'ın yardımıyladır. Onlar için üzülme, Onların kurduğu tuzaktan dolayı da daralma.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
إِنَّ ٱللَّهَ مَعَ ٱلَّذِينَ ٱتَّقَواْ وَّٱلَّذِينَ هُم مُّحۡسِنُونَ
Şüphesiz Allah, takvalı olanlar ve iyi kimselerle beraberdir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
 
Ý nghĩa nội dung Chương: Chương Al-Nahl
Mục lục các chương Kinh Số trang
 
Bản dịch ý nghĩa nội dung Qur'an - Dịch thuật tiếng Thổ Nhĩ Kỳ - Sha'ban British - Mục lục các bản dịch

Bản dịch ý nghĩa nội dung Kinh Qur'an bằng tiếng Thổ Nhĩ Kỳ, dịch thuật bởi Sha'ban British. Bản dịch đã được kiểm duyệt bởi Trung tâm Dịch thuật Rowwad và bản dịch gốc hiện đang có sẵn cho tham khảo, đóng góp ý kiến, đánh giá để không ngừng nâng cao.

Đóng lại