ශුද්ධවූ අල් කුර්ආන් අර්ථ කථනය - තුර්කි පරිවර්තනය - රුව්වාද් පරිවර්තන මධ්‍යස්ථානය * - පරිවර්තන පටුන

XML CSV Excel API
Please review the Terms and Policies

අර්ථ කථනය පරිච්ඡේදය: සූරා අල් මුඃමිනූන්   වාක්‍යය:

Sûratu'l-Mu'minûn

قَدۡ أَفۡلَحَ ٱلۡمُؤۡمِنُونَ
Gerçekten Mü'minler kurtuluşa ermiştir.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
ٱلَّذِينَ هُمۡ فِي صَلَاتِهِمۡ خَٰشِعُونَ
Onlar namazlarında huşû içinde olanlardır.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَٱلَّذِينَ هُمۡ عَنِ ٱللَّغۡوِ مُعۡرِضُونَ
Onlar, boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَٱلَّذِينَ هُمۡ لِلزَّكَوٰةِ فَٰعِلُونَ
Onlar zekâtı verirler.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَٱلَّذِينَ هُمۡ لِفُرُوجِهِمۡ حَٰفِظُونَ
Onlar, ırzlarını/iffetlerini korurlar.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
إِلَّا عَلَىٰٓ أَزۡوَٰجِهِمۡ أَوۡ مَا مَلَكَتۡ أَيۡمَٰنُهُمۡ فَإِنَّهُمۡ غَيۡرُ مَلُومِينَ
Ancak kendi eşleri ve ellerinin altındaki (cariyeleri) hariç. Şüphesiz onlar (bunlarla ilişkilerinden dolayı) kınanmazlar.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
فَمَنِ ٱبۡتَغَىٰ وَرَآءَ ذَٰلِكَ فَأُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلۡعَادُونَ
Artık her kim bundan başkasını isterse işte onlar sınırı aşan kimseler olurlar.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَٱلَّذِينَ هُمۡ لِأَمَٰنَٰتِهِمۡ وَعَهۡدِهِمۡ رَٰعُونَ
Onlar, emanetlerine ve verdikleri sözlere riâyet ederler.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَٱلَّذِينَ هُمۡ عَلَىٰ صَلَوَٰتِهِمۡ يُحَافِظُونَ
Onlar, namazlarını muhafaza ederler.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
أُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلۡوَٰرِثُونَ
İşte bunlar varis olanların ta kendileridir.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
ٱلَّذِينَ يَرِثُونَ ٱلۡفِرۡدَوۡسَ هُمۡ فِيهَا خَٰلِدُونَ
Onlar, Firdevs’e varis olacaklardır ve onlar orada ebedî kalacaklardır.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَلَقَدۡ خَلَقۡنَا ٱلۡإِنسَٰنَ مِن سُلَٰلَةٖ مِّن طِينٖ
Andolsun biz insanı, (süzülmüş) bir çamurdan yarattık.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
ثُمَّ جَعَلۡنَٰهُ نُطۡفَةٗ فِي قَرَارٖ مَّكِينٖ
Sonra onu bir su damlası/nutfe olarak, sağlam bir yere (rahme) yerleştirdik.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
ثُمَّ خَلَقۡنَا ٱلنُّطۡفَةَ عَلَقَةٗ فَخَلَقۡنَا ٱلۡعَلَقَةَ مُضۡغَةٗ فَخَلَقۡنَا ٱلۡمُضۡغَةَ عِظَٰمٗا فَكَسَوۡنَا ٱلۡعِظَٰمَ لَحۡمٗا ثُمَّ أَنشَأۡنَٰهُ خَلۡقًا ءَاخَرَۚ فَتَبَارَكَ ٱللَّهُ أَحۡسَنُ ٱلۡخَٰلِقِينَ
Sonra nutfeyi/spermi, alaka/embriyo haline getirdik. Embriyoyu bir çiğnem et parçası yaptık. Et parçasından kemik yarattık. Kemiğe et giydirdik. Sonra onu (ruh vererek) bambaşka bir varlık olarak yarattık. Yaratanların en güzeli olan Allah pek yücedir!
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
ثُمَّ إِنَّكُم بَعۡدَ ذَٰلِكَ لَمَيِّتُونَ
Sonra siz, bunun arkasından elbette öleceksiniz.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
ثُمَّ إِنَّكُمۡ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِ تُبۡعَثُونَ
Sonra şüphesiz sizler, kıyamet günü yeniden diriltileceksiniz.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَلَقَدۡ خَلَقۡنَا فَوۡقَكُمۡ سَبۡعَ طَرَآئِقَ وَمَا كُنَّا عَنِ ٱلۡخَلۡقِ غَٰفِلِينَ
Andolsun, biz sizin üzerinizde yedi yol yarattık. Biz yarattıklarımızdan gâfil değiliz.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَأَنزَلۡنَا مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءَۢ بِقَدَرٖ فَأَسۡكَنَّٰهُ فِي ٱلۡأَرۡضِۖ وَإِنَّا عَلَىٰ ذَهَابِۭ بِهِۦ لَقَٰدِرُونَ
Biz, gökten belli bir ölçüde su indirdik de (faydalanmanız için) onu yeryüzünde tuttuk. Bizim onu tamamen gidermeye de muhakkak gücümüz yeter.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
فَأَنشَأۡنَا لَكُم بِهِۦ جَنَّٰتٖ مِّن نَّخِيلٖ وَأَعۡنَٰبٖ لَّكُمۡ فِيهَا فَوَٰكِهُ كَثِيرَةٞ وَمِنۡهَا تَأۡكُلُونَ
O suyla, sizin için hurma ve üzüm bağları yetiştirdik ki, oralarda sizin için birçok meyveler vardır. Siz de onlardan yersiniz.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَشَجَرَةٗ تَخۡرُجُ مِن طُورِ سَيۡنَآءَ تَنۢبُتُ بِٱلدُّهۡنِ وَصِبۡغٖ لِّلۡأٓكِلِينَ
Tûri Sînâ'da da yetişen bir ağaç daha meydana getirdik ki, bu ağaç hem yağ hem de yiyenlerin ekmeğine katık edecekleri (zeytin) verir.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَإِنَّ لَكُمۡ فِي ٱلۡأَنۡعَٰمِ لَعِبۡرَةٗۖ نُّسۡقِيكُم مِّمَّا فِي بُطُونِهَا وَلَكُمۡ فِيهَا مَنَٰفِعُ كَثِيرَةٞ وَمِنۡهَا تَأۡكُلُونَ
Şüphesiz hayvanlarda da sizin için ibret vardır. Onların karınlarında olanlardan size içiririz. Onlarda sizin için çok yararlar vardır ve onlardan yersiniz.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَعَلَيۡهَا وَعَلَى ٱلۡفُلۡكِ تُحۡمَلُونَ
Bir de hem onların üzerinde, hem gemilerin üzerinde taşınıyorsunuz.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَلَقَدۡ أَرۡسَلۡنَا نُوحًا إِلَىٰ قَوۡمِهِۦ فَقَالَ يَٰقَوۡمِ ٱعۡبُدُواْ ٱللَّهَ مَا لَكُم مِّنۡ إِلَٰهٍ غَيۡرُهُۥٓۚ أَفَلَا تَتَّقُونَ
Şüphesiz biz Nuh’u kavmine peygamber olarak gönderdik. Kavmine dedi ki: “Ey kavmim! Allah’a ibadet edin. Sizin O'ndan başka bir ilahınız yoktur. Hiç sakınmaz mısınız?"
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
فَقَالَ ٱلۡمَلَؤُاْ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ مِن قَوۡمِهِۦ مَا هَٰذَآ إِلَّا بَشَرٞ مِّثۡلُكُمۡ يُرِيدُ أَن يَتَفَضَّلَ عَلَيۡكُمۡ وَلَوۡ شَآءَ ٱللَّهُ لَأَنزَلَ مَلَٰٓئِكَةٗ مَّا سَمِعۡنَا بِهَٰذَا فِيٓ ءَابَآئِنَا ٱلۡأَوَّلِينَ
Kavminden ileri gelen kâfirler: "Bu, sizin gibi bir insandan başka bir şey değildir. Sizden üstün olmak istiyor. Eğer Allah dileseydi melekleri gönderirdi. Biz, daha önceki atalarımızdan da bunu duymadık." dediler.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
إِنۡ هُوَ إِلَّا رَجُلُۢ بِهِۦ جِنَّةٞ فَتَرَبَّصُواْ بِهِۦ حَتَّىٰ حِينٖ
O ancak, cinlenmiş (kendisine delilik isabet eden) bir adam, öyleyse bir müddet onu (bırakıp) bekleyin.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
قَالَ رَبِّ ٱنصُرۡنِي بِمَا كَذَّبُونِ
Nuh: "Rabbim! Beni yalanlamalarına karşılık bana yardım et." dedi.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
فَأَوۡحَيۡنَآ إِلَيۡهِ أَنِ ٱصۡنَعِ ٱلۡفُلۡكَ بِأَعۡيُنِنَا وَوَحۡيِنَا فَإِذَا جَآءَ أَمۡرُنَا وَفَارَ ٱلتَّنُّورُ فَٱسۡلُكۡ فِيهَا مِن كُلّٖ زَوۡجَيۡنِ ٱثۡنَيۡنِ وَأَهۡلَكَ إِلَّا مَن سَبَقَ عَلَيۡهِ ٱلۡقَوۡلُ مِنۡهُمۡۖ وَلَا تُخَٰطِبۡنِي فِي ٱلَّذِينَ ظَلَمُوٓاْ إِنَّهُم مُّغۡرَقُونَ
Bunun üzerine Nûh’a: “Gözlerimizin önünde, vahyimize göre gemiyi yap!” diye vahyettik. Bizim emrimiz gelip de tandır kaynamaya başlayınca, (sular coşup taştığında Nûh’a) dedik ki: “Her cins canlıdan (erkekli dişili) birer çift, bir de aleyhine hüküm verilmiş olanın dışında kalan aileni gemiye al ve zulmeden kimseler hakkında bana hiç yalvarma! Şüphesiz onlar suda boğulacaklardır.”
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
فَإِذَا ٱسۡتَوَيۡتَ أَنتَ وَمَن مَّعَكَ عَلَى ٱلۡفُلۡكِ فَقُلِ ٱلۡحَمۡدُ لِلَّهِ ٱلَّذِي نَجَّىٰنَا مِنَ ٱلۡقَوۡمِ ٱلظَّٰلِمِينَ
Sen ve beraberindekiler gemiye yerleşince: "Bizi zalim kavimden kurtaran Allah’a hamdolsun." de!
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَقُل رَّبِّ أَنزِلۡنِي مُنزَلٗا مُّبَارَكٗا وَأَنتَ خَيۡرُ ٱلۡمُنزِلِينَ
Ve yine şöyle de: "Rabbim! Beni mübarek bir yere indir. İndirenlerin en hayırlısı sensin!"
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَٰتٖ وَإِن كُنَّا لَمُبۡتَلِينَ
Şüphesiz bunda (Nuh ve kavminin başından geçenlerde) birtakım ibretler vardır. Hakikaten biz (kullarımızı böyle) sınarız.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
ثُمَّ أَنشَأۡنَا مِنۢ بَعۡدِهِمۡ قَرۡنًا ءَاخَرِينَ
Sonra onların ardından bir başka nesil meydana getirdik.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
فَأَرۡسَلۡنَا فِيهِمۡ رَسُولٗا مِّنۡهُمۡ أَنِ ٱعۡبُدُواْ ٱللَّهَ مَا لَكُم مِّنۡ إِلَٰهٍ غَيۡرُهُۥٓۚ أَفَلَا تَتَّقُونَ
Onlara kendilerinden; “Allah’a kulluk edin, sizin O’ndan başka hiçbir ilahınız yoktur. Hâlâ O’na karşı gelmekten sakınmaz mısınız?” diye öğüt veren bir peygamber gönderdik.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَقَالَ ٱلۡمَلَأُ مِن قَوۡمِهِ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ وَكَذَّبُواْ بِلِقَآءِ ٱلۡأٓخِرَةِ وَأَتۡرَفۡنَٰهُمۡ فِي ٱلۡحَيَوٰةِ ٱلدُّنۡيَا مَا هَٰذَآ إِلَّا بَشَرٞ مِّثۡلُكُمۡ يَأۡكُلُ مِمَّا تَأۡكُلُونَ مِنۡهُ وَيَشۡرَبُ مِمَّا تَشۡرَبُونَ
O peygamberin kavminden, Allah’a kâfir olan, ahireti yalanlayan ve bizim dünya hayatında kendilerine bol bol nimet verdiğimiz ileri gelenleri şöyle dediler: “O da ancak sizin gibi bir insandır. Sizin yediğiniz şeylerden yiyor, içtiğiniz şeylerden içiyor.”
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَلَئِنۡ أَطَعۡتُم بَشَرٗا مِّثۡلَكُمۡ إِنَّكُمۡ إِذٗا لَّخَٰسِرُونَ
Eğer, sizin gibi bir insana itaat ederseniz; işte o zaman hüsrana uğrarsınız.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
أَيَعِدُكُمۡ أَنَّكُمۡ إِذَا مِتُّمۡ وَكُنتُمۡ تُرَابٗا وَعِظَٰمًا أَنَّكُم مُّخۡرَجُونَ
Siz ölüp, toprak ve kemik olduğunuz zaman tekrar (kabirlerinizden) çıkarılacağınızı mı vadediyor?
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
۞ هَيۡهَاتَ هَيۡهَاتَ لِمَا تُوعَدُونَ
“Hâlbuki bu size vadolunan şey ne kadar da uzak!”
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
إِنۡ هِيَ إِلَّا حَيَاتُنَا ٱلدُّنۡيَا نَمُوتُ وَنَحۡيَا وَمَا نَحۡنُ بِمَبۡعُوثِينَ
Onlar; "Hayatımız, ancak dünya hayatıdır. Ölürüz ve yaşarız. Bizler tekrar diriltilecek değiliz." dediler.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
إِنۡ هُوَ إِلَّا رَجُلٌ ٱفۡتَرَىٰ عَلَى ٱللَّهِ كَذِبٗا وَمَا نَحۡنُ لَهُۥ بِمُؤۡمِنِينَ
Bu adam, sadece Allah hakkında yalan uyduran bir kimsedir; biz ona iman etmiyoruz.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
قَالَ رَبِّ ٱنصُرۡنِي بِمَا كَذَّبُونِ
O peygamber: "Rabbim, beni yalanlamalarına karşılık bana yardım et!" dedi.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
قَالَ عَمَّا قَلِيلٖ لَّيُصۡبِحُنَّ نَٰدِمِينَ
Allah şöyle buyurdu: "Pek yakında onlar mutlaka pişman olacaklar!"
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
فَأَخَذَتۡهُمُ ٱلصَّيۡحَةُ بِٱلۡحَقِّ فَجَعَلۡنَٰهُمۡ غُثَآءٗۚ فَبُعۡدٗا لِّلۡقَوۡمِ ٱلظَّٰلِمِينَ
Derken onları, gerçekleşmesi hak/kaçınılmaz olan bir çığlık yakaladı ve onları bir (sel) süprüntüsü haline getirdik. Uzak olsun öyle zâlim bir kavim!
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
ثُمَّ أَنشَأۡنَا مِنۢ بَعۡدِهِمۡ قُرُونًا ءَاخَرِينَ
Sonra onların ardından başka nesiller meydana getirdik.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
مَا تَسۡبِقُ مِنۡ أُمَّةٍ أَجَلَهَا وَمَا يَسۡتَـٔۡخِرُونَ
Hiçbir ümmet, ecelinin önüne geçemez ve onu geciktiremez.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
ثُمَّ أَرۡسَلۡنَا رُسُلَنَا تَتۡرَاۖ كُلَّ مَا جَآءَ أُمَّةٗ رَّسُولُهَا كَذَّبُوهُۖ فَأَتۡبَعۡنَا بَعۡضَهُم بَعۡضٗا وَجَعَلۡنَٰهُمۡ أَحَادِيثَۚ فَبُعۡدٗا لِّقَوۡمٖ لَّا يُؤۡمِنُونَ
Sonra birbiri ardınca peygamberlerimizi gönderdik. Her ümmete peygamberi geldikçe onu yalanladılar. (Biz de) onları birbiri ardından helâk edip, (ibretlik) konuşulan (olaylar) haline getirdik. Yok olsun iman etmeyen böyle bir toplum!
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
ثُمَّ أَرۡسَلۡنَا مُوسَىٰ وَأَخَاهُ هَٰرُونَ بِـَٔايَٰتِنَا وَسُلۡطَٰنٖ مُّبِينٍ
Sonra Musa'yı ve kardeşi Harun'u ayetlerimizle ve apaçık delillerle gönderdik.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
إِلَىٰ فِرۡعَوۡنَ وَمَلَإِيْهِۦ فَٱسۡتَكۡبَرُواْ وَكَانُواْ قَوۡمًا عَالِينَ
Firavun’a ve ileri gelenlerine. Ama onlar büyüklük tasladılar. Zaten onlar kendilerini üstün sayan bir topluluktu.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
فَقَالُوٓاْ أَنُؤۡمِنُ لِبَشَرَيۡنِ مِثۡلِنَا وَقَوۡمُهُمَا لَنَا عَٰبِدُونَ
Bu yüzden: "Kavimleri bize kölelik edip dururken, bizim gibi iki insana mı iman edeceğiz?" demişlerdi.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
فَكَذَّبُوهُمَا فَكَانُواْ مِنَ ٱلۡمُهۡلَكِينَ
Böylece o ikisini yalanladılar ve helâk edilenlerden oldular.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَلَقَدۡ ءَاتَيۡنَا مُوسَى ٱلۡكِتَٰبَ لَعَلَّهُمۡ يَهۡتَدُونَ
Andolsun biz Musa'ya, belki onlar hidayeti bulurlar diye kitabı verdik.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَجَعَلۡنَا ٱبۡنَ مَرۡيَمَ وَأُمَّهُۥٓ ءَايَةٗ وَءَاوَيۡنَٰهُمَآ إِلَىٰ رَبۡوَةٖ ذَاتِ قَرَارٖ وَمَعِينٖ
Andolsun ki biz Meryemoğlunu da, anasını da bir(er) ayet kıldık ve onları yüksek ve akarsuyu olan rahat bir yerde barındırdık.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
يَٰٓأَيُّهَا ٱلرُّسُلُ كُلُواْ مِنَ ٱلطَّيِّبَٰتِ وَٱعۡمَلُواْ صَٰلِحًاۖ إِنِّي بِمَا تَعۡمَلُونَ عَلِيمٞ
Ey rasûller! Temiz şeylerden yiyin ve salih ameller işleyin. Çünkü ben yaptığınız bütün amelleri çok iyi bilirim.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَإِنَّ هَٰذِهِۦٓ أُمَّتُكُمۡ أُمَّةٗ وَٰحِدَةٗ وَأَنَا۠ رَبُّكُمۡ فَٱتَّقُونِ
Ve gerçekten sizin bu ümmetiniz tek bir ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim. O halde yalnız benden korkun.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
فَتَقَطَّعُوٓاْ أَمۡرَهُم بَيۡنَهُمۡ زُبُرٗاۖ كُلُّ حِزۡبِۭ بِمَا لَدَيۡهِمۡ فَرِحُونَ
Ne var ki (insanlar) işlerini (dinlerini) aralarında bölük pörçük etmişlerdir. Bu sebeple her grup kendi yanındakiyle sevinip böbürlenmektedir.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
فَذَرۡهُمۡ فِي غَمۡرَتِهِمۡ حَتَّىٰ حِينٍ
Bir süreye kadar onları kendi sapıklıklarıyla başbaşa bırak.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
أَيَحۡسَبُونَ أَنَّمَا نُمِدُّهُم بِهِۦ مِن مَّالٖ وَبَنِينَ
Zannediyorlar mı ki kendilerine mal ve oğullar sunduk diye?
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
نُسَارِعُ لَهُمۡ فِي ٱلۡخَيۡرَٰتِۚ بَل لَّا يَشۡعُرُونَ
İyiliklerinde acele ediyoruz. Asla! Fakat onlar anlamıyorlar.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
إِنَّ ٱلَّذِينَ هُم مِّنۡ خَشۡيَةِ رَبِّهِم مُّشۡفِقُونَ
Şüphesiz ki Rablerinin korkusundan titreyenler,
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَٱلَّذِينَ هُم بِـَٔايَٰتِ رَبِّهِمۡ يُؤۡمِنُونَ
Rablerinin ayetlerine iman edenler,
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَٱلَّذِينَ هُم بِرَبِّهِمۡ لَا يُشۡرِكُونَ
Ve Rablerine şirk koşmayanlar,
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَٱلَّذِينَ يُؤۡتُونَ مَآ ءَاتَواْ وَّقُلُوبُهُمۡ وَجِلَةٌ أَنَّهُمۡ إِلَىٰ رَبِّهِمۡ رَٰجِعُونَ
Rabblerine dönecekleri için verdiklerini kalpleri ürpererek verenler,
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
أُوْلَٰٓئِكَ يُسَٰرِعُونَ فِي ٱلۡخَيۡرَٰتِ وَهُمۡ لَهَا سَٰبِقُونَ
İşte, iyilik hususunda yarışanlar ve (iyilikte) öne geçenler bunlardır.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَلَا نُكَلِّفُ نَفۡسًا إِلَّا وُسۡعَهَاۚ وَلَدَيۡنَا كِتَٰبٞ يَنطِقُ بِٱلۡحَقِّ وَهُمۡ لَا يُظۡلَمُونَ
Biz, hiç kimseyi gücünün yettiğinden başkası ile yükümlü kılmayız. Nezdimizde hakkı söyleyen bir kitap vardır ve onlar haksızlığa uğratılmazlar.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
بَلۡ قُلُوبُهُمۡ فِي غَمۡرَةٖ مِّنۡ هَٰذَا وَلَهُمۡ أَعۡمَٰلٞ مِّن دُونِ ذَٰلِكَ هُمۡ لَهَا عَٰمِلُونَ
Bilâkis onların kalpleri bundan habersizdir. Onların bundan başka bizzat işledikleri amelleri de vardır.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
حَتَّىٰٓ إِذَآ أَخَذۡنَا مُتۡرَفِيهِم بِٱلۡعَذَابِ إِذَا هُمۡ يَجۡـَٔرُونَ
Nihayet refah ve bolluk içinde olanlarını azapla kıskıvrak yakaladığımız zaman, bakmışsın ki hemen feryadı basarlar.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
لَا تَجۡـَٔرُواْ ٱلۡيَوۡمَۖ إِنَّكُم مِّنَّا لَا تُنصَرُونَ
Bugün feryat etmeyin, çünkü tarafımızdan size yardım olunmaz.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
قَدۡ كَانَتۡ ءَايَٰتِي تُتۡلَىٰ عَلَيۡكُمۡ فَكُنتُمۡ عَلَىٰٓ أَعۡقَٰبِكُمۡ تَنكِصُونَ
Ayetlerim size okunuyordu da topuklarınızın üstünde gerisin geri dönüyordunuz.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
مُسۡتَكۡبِرِينَ بِهِۦ سَٰمِرٗا تَهۡجُرُونَ
Bununla büyüklük taslar, geceleyin toplanıp hezeyanlar savururdunuz.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
أَفَلَمۡ يَدَّبَّرُواْ ٱلۡقَوۡلَ أَمۡ جَآءَهُم مَّا لَمۡ يَأۡتِ ءَابَآءَهُمُ ٱلۡأَوَّلِينَ
Onlar bu sözü (Kur'an'ı) hiç düşünmediler mi? Yoksa kendilerine, daha önce geçmişteki atalarına gelmeyen bir şey mi geldi?
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
أَمۡ لَمۡ يَعۡرِفُواْ رَسُولَهُمۡ فَهُمۡ لَهُۥ مُنكِرُونَ
Yahut onlar rasûllerini tanımıyorlardı da bunun için mi şimdi onu inkâr ediyorlar?
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
أَمۡ يَقُولُونَ بِهِۦ جِنَّةُۢۚ بَلۡ جَآءَهُم بِٱلۡحَقِّ وَأَكۡثَرُهُمۡ لِلۡحَقِّ كَٰرِهُونَ
Yahut onun cinlenip, delilik isabet ettiğini mi söylüyorlar? Bilakis o kendilerine hakkı getirmiştir. Hâlbuki onların çoğunluğu haktan hoşlanmazlar.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَلَوِ ٱتَّبَعَ ٱلۡحَقُّ أَهۡوَآءَهُمۡ لَفَسَدَتِ ٱلسَّمَٰوَٰتُ وَٱلۡأَرۡضُ وَمَن فِيهِنَّۚ بَلۡ أَتَيۡنَٰهُم بِذِكۡرِهِمۡ فَهُمۡ عَن ذِكۡرِهِم مُّعۡرِضُونَ
Eğer hak, onların hevâ ve heveslerine tâbi olsaydı, gökler, yer ve içindeki herkes, mutlaka bozguna uğrardı. Oysa biz onlara, şan ve şereflerini ihtiva eden Kur'an'ı getirdik. Fakat onlar, bundan yüz çevirmektedirler.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
أَمۡ تَسۡـَٔلُهُمۡ خَرۡجٗا فَخَرَاجُ رَبِّكَ خَيۡرٞۖ وَهُوَ خَيۡرُ ٱلرَّٰزِقِينَ
Yoksa sen onlardan bir karşılık mı istiyorsun? Rabbinin vereceği daha hayırlıdır. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَإِنَّكَ لَتَدۡعُوهُمۡ إِلَىٰ صِرَٰطٖ مُّسۡتَقِيمٖ
Sen onları şüphesiz ki dosdoğru yola davet edersin.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَإِنَّ ٱلَّذِينَ لَا يُؤۡمِنُونَ بِٱلۡأٓخِرَةِ عَنِ ٱلصِّرَٰطِ لَنَٰكِبُونَ
Muhakkak ki âhirete iman etmeyenler doğru yoldan sapanlardır.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
۞ وَلَوۡ رَحِمۡنَٰهُمۡ وَكَشَفۡنَا مَا بِهِم مِّن ضُرّٖ لَّلَجُّواْ فِي طُغۡيَٰنِهِمۡ يَعۡمَهُونَ
Eğer onlara rahmet edip, başlarındaki sıkıntıyı gidermiş olsaydık bile yine de onlar; azgınlıkları içinde bocalayıp dururlardı.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَلَقَدۡ أَخَذۡنَٰهُم بِٱلۡعَذَابِ فَمَا ٱسۡتَكَانُواْ لِرَبِّهِمۡ وَمَا يَتَضَرَّعُونَ
Andolsun ki onları azap ile aldığımız halde yine de Rablerine itaatle boyun eğmediler. Yalvarıp, yakarmadılar.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
حَتَّىٰٓ إِذَا فَتَحۡنَا عَلَيۡهِم بَابٗا ذَا عَذَابٖ شَدِيدٍ إِذَا هُمۡ فِيهِ مُبۡلِسُونَ
Nihayet üzerlerine şiddetli bir azap kapısı açtığımızda o zaman azabın içinde şaşkın ve ümitsiz kalıverirler.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَهُوَ ٱلَّذِيٓ أَنشَأَ لَكُمُ ٱلسَّمۡعَ وَٱلۡأَبۡصَٰرَ وَٱلۡأَفۡـِٔدَةَۚ قَلِيلٗا مَّا تَشۡكُرُونَ
Sizin için kulaklar, gözler ve kalpler var eden O’dur. Ne kadar az şükrediyorsunuz!
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَهُوَ ٱلَّذِي ذَرَأَكُمۡ فِي ٱلۡأَرۡضِ وَإِلَيۡهِ تُحۡشَرُونَ
Sizi yeryüzünde yaratıp yayan da O'dur. Ve yine O'nun huzurunda toplanacaksınız.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَهُوَ ٱلَّذِي يُحۡيِۦ وَيُمِيتُ وَلَهُ ٱخۡتِلَٰفُ ٱلَّيۡلِ وَٱلنَّهَارِۚ أَفَلَا تَعۡقِلُونَ
Dirilten de öldüren de O’dur. Gece ve gündüzün art arda gelmesi de O’na aittir. Hâlâ akletmiyor musunuz?
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
بَلۡ قَالُواْ مِثۡلَ مَا قَالَ ٱلۡأَوَّلُونَ
Aksine bunlar da öncekilerin dedikleri gibi dediler.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
قَالُوٓاْ أَءِذَا مِتۡنَا وَكُنَّا تُرَابٗا وَعِظَٰمًا أَءِنَّا لَمَبۡعُوثُونَ
"Ölüp, toprak ve kemik haline geldiğimiz zaman, biz yeniden mi diriltileceğiz?" dediler.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
لَقَدۡ وُعِدۡنَا نَحۡنُ وَءَابَآؤُنَا هَٰذَا مِن قَبۡلُ إِنۡ هَٰذَآ إِلَّآ أَسَٰطِيرُ ٱلۡأَوَّلِينَ
Bu, bize ve atalarımıza daha önce de vadedilmişti. Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değildir.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
قُل لِّمَنِ ٱلۡأَرۡضُ وَمَن فِيهَآ إِن كُنتُمۡ تَعۡلَمُونَ
De ki: "Eğer biliyorsanız (söyleyin bakalım), yeryüzü ve onda bulunanlar kime aittir?"
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
سَيَقُولُونَ لِلَّهِۚ قُلۡ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ
“Allah’ındır.” diyecekler. “Öyle ise siz hiç düşünüp öğüt almaz mısınız?” de.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
قُلۡ مَن رَّبُّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ ٱلسَّبۡعِ وَرَبُّ ٱلۡعَرۡشِ ٱلۡعَظِيمِ
"Yedi göğün Rabbi ve yüce arşın Rabbi kimdir?" de!
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
سَيَقُولُونَ لِلَّهِۚ قُلۡ أَفَلَا تَتَّقُونَ
"Allah’ındır." diyecekler. (Onlara:) Hâlâ düşünüp öğüt almaz mısınız? de!
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
قُلۡ مَنۢ بِيَدِهِۦ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيۡءٖ وَهُوَ يُجِيرُ وَلَا يُجَارُ عَلَيۡهِ إِن كُنتُمۡ تَعۡلَمُونَ
De ki: "Eğer biliyorsanız (söyleyin): Her şeyin hükümranlığı elinde olan, koruyup kollayan ama kendisi korunmaya (muhtaç olmayan) kimdir?"
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
سَيَقُولُونَ لِلَّهِۚ قُلۡ فَأَنَّىٰ تُسۡحَرُونَ
"Allah’ındır." diyecekler. “Öyle ise nasıl aldanıyorsunuz?” de.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
بَلۡ أَتَيۡنَٰهُم بِٱلۡحَقِّ وَإِنَّهُمۡ لَكَٰذِبُونَ
Doğrusu biz onlara hakkı (gerçeği) getirdik. Onlar ise hakikaten yalancılardır.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
مَا ٱتَّخَذَ ٱللَّهُ مِن وَلَدٖ وَمَا كَانَ مَعَهُۥ مِنۡ إِلَٰهٍۚ إِذٗا لَّذَهَبَ كُلُّ إِلَٰهِۭ بِمَا خَلَقَ وَلَعَلَا بَعۡضُهُمۡ عَلَىٰ بَعۡضٖۚ سُبۡحَٰنَ ٱللَّهِ عَمَّا يَصِفُونَ
Allah, bir çocuk edinmemiştir ve O'nunla beraber hiçbir ilah yoktur. Eğer öyle olsaydı, her ilah kendi yarattığını alır, elbette onlardan biri diğerine galebe çalardı. Allah onların niteleye geldiklerinden münezzehtir.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
عَٰلِمِ ٱلۡغَيۡبِ وَٱلشَّهَٰدَةِ فَتَعَٰلَىٰ عَمَّا يُشۡرِكُونَ
Allah, gizliyi ve açığı bilendir. O, (müşriklerin) ortak koştukları şeylerden yüksektir, çok yücedir.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
قُل رَّبِّ إِمَّا تُرِيَنِّي مَا يُوعَدُونَ
De ki: “Rabbim! Eğer onların tehdit olundukları şeyi bana göstereceksen;"
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
رَبِّ فَلَا تَجۡعَلۡنِي فِي ٱلۡقَوۡمِ ٱلظَّٰلِمِينَ
“Rabbim! O halde beni o zalimler topluluğu arasında kılma!”
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَإِنَّا عَلَىٰٓ أَن نُّرِيَكَ مَا نَعِدُهُمۡ لَقَٰدِرُونَ
Bizim onlara yönelttiğimiz tehditleri sana göstermeye elbette gücümüz yeter.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
ٱدۡفَعۡ بِٱلَّتِي هِيَ أَحۡسَنُ ٱلسَّيِّئَةَۚ نَحۡنُ أَعۡلَمُ بِمَا يَصِفُونَ
Sen, kötülüğü en güzel bir tutumla sav. Biz onların yakıştırmakta oldukları şeyi çok iyi bilmekteyiz.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَقُل رَّبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنۡ هَمَزَٰتِ ٱلشَّيَٰطِينِ
Ve de ki: "Rabbim! Şeytanların vesveselerinden sana sığınırım!
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ أَن يَحۡضُرُونِ
“Rabbim yanımda hazır olmalarından da sana sığınırım.”
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
حَتَّىٰٓ إِذَا جَآءَ أَحَدَهُمُ ٱلۡمَوۡتُ قَالَ رَبِّ ٱرۡجِعُونِ
Nihayet onlardan (müşriklerden) birine ölüm gelip çattığında şöyle der: "Rabbim! Beni geri gönder."
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
لَعَلِّيٓ أَعۡمَلُ صَٰلِحٗا فِيمَا تَرَكۡتُۚ كَلَّآۚ إِنَّهَا كَلِمَةٌ هُوَ قَآئِلُهَاۖ وَمِن وَرَآئِهِم بَرۡزَخٌ إِلَىٰ يَوۡمِ يُبۡعَثُونَ
“Belki geride bıraktıklarımla salih amel işlerim.” Asla, bu onun söylemiş olduğu bir sözden ibarettir. Onların önlerinde de diriltilecekleri güne kadar bir berzah vardır.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
فَإِذَا نُفِخَ فِي ٱلصُّورِ فَلَآ أَنسَابَ بَيۡنَهُمۡ يَوۡمَئِذٖ وَلَا يَتَسَآءَلُونَ
Sûr’a üflendiği zaman, işte o gün aralarında soy bağı kalmaz, birbirlerine bir şey de soramazlar.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
فَمَن ثَقُلَتۡ مَوَٰزِينُهُۥ فَأُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلۡمُفۡلِحُونَ
Artık kimin tartıları ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَمَنۡ خَفَّتۡ مَوَٰزِينُهُۥ فَأُوْلَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ خَسِرُوٓاْ أَنفُسَهُمۡ فِي جَهَنَّمَ خَٰلِدُونَ
Kimlerin de tartıları hafif gelirse, artık bunlar da kendilerine yazık etmişlerdir. (Çünkü onlar) ebedî Cehennem'dedirler.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
تَلۡفَحُ وُجُوهَهُمُ ٱلنَّارُ وَهُمۡ فِيهَا كَٰلِحُونَ
Ateş onların yüzlerini bürüyüp, yakar ve (dudakları da yanar da) dişleri sırıtıp öylece kalır.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
أَلَمۡ تَكُنۡ ءَايَٰتِي تُتۡلَىٰ عَلَيۡكُمۡ فَكُنتُم بِهَا تُكَذِّبُونَ
"Ayetlerim size okunuyordu da siz onları yalanlıyordunuz, değil mi?"
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
قَالُواْ رَبَّنَا غَلَبَتۡ عَلَيۡنَا شِقۡوَتُنَا وَكُنَّا قَوۡمٗا ضَآلِّينَ
Onlar şöyle derler: "Rabbimiz! Azgınlığımız bizi yenmişti ve sapık bir kavim olmuştuk."
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
رَبَّنَآ أَخۡرِجۡنَا مِنۡهَا فَإِنۡ عُدۡنَا فَإِنَّا ظَٰلِمُونَ
Rabbimiz! "Bizi ateşten çıkar. Eğer (sapıklığa) tekrar dönersek, biz gerçekten kendimize zulmetmiş oluruz." derler.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
قَالَ ٱخۡسَـُٔواْ فِيهَا وَلَا تُكَلِّمُونِ
(Allah) "Aşağılık içinde kalın orada, artık benimle konuşmayın!" der.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
إِنَّهُۥ كَانَ فَرِيقٞ مِّنۡ عِبَادِي يَقُولُونَ رَبَّنَآ ءَامَنَّا فَٱغۡفِرۡ لَنَا وَٱرۡحَمۡنَا وَأَنتَ خَيۡرُ ٱلرَّٰحِمِينَ
Gerçek şu ki kullarımdan: “Rabbimiz, iman ettik, bize mağfiret ve rahmet buyur. Sen rahmet edenlerin hayırlısısın, diyen bir topluluk vardı.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
فَٱتَّخَذۡتُمُوهُمۡ سِخۡرِيًّا حَتَّىٰٓ أَنسَوۡكُمۡ ذِكۡرِي وَكُنتُم مِّنۡهُمۡ تَضۡحَكُونَ
Siz ise onları alaya almıştınız. O kadar ki, onlar size beni anmayı unutturdu. Onlara hep gülüyordunuz.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
إِنِّي جَزَيۡتُهُمُ ٱلۡيَوۡمَ بِمَا صَبَرُوٓاْ أَنَّهُمۡ هُمُ ٱلۡفَآئِزُونَ
Bugün sabrettikleri için onları ödüllendirdim. İşte, asıl kurtuluşa ermiş olanlar onlardır.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
قَٰلَ كَمۡ لَبِثۡتُمۡ فِي ٱلۡأَرۡضِ عَدَدَ سِنِينَ
“Siz yeryüzünde kaç yıl kaldınız” diyecek.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
قَالُواْ لَبِثۡنَا يَوۡمًا أَوۡ بَعۡضَ يَوۡمٖ فَسۡـَٔلِ ٱلۡعَآدِّينَ
Onlar: “Bir gün yahut bir günün bir bölümü kadar eğlendik. Haydi sayanlara sor” diyecekler.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
قَٰلَ إِن لَّبِثۡتُمۡ إِلَّا قَلِيلٗاۖ لَّوۡ أَنَّكُمۡ كُنتُمۡ تَعۡلَمُونَ
Buyurdu ki: “Siz ancak az bir süre eğlendiniz. Eğer gerçekten bilmiş olsaydınız.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
أَفَحَسِبۡتُمۡ أَنَّمَا خَلَقۡنَٰكُمۡ عَبَثٗا وَأَنَّكُمۡ إِلَيۡنَا لَا تُرۡجَعُونَ
Sizi, boşuna yarattığımızı ve bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
فَتَعَٰلَى ٱللَّهُ ٱلۡمَلِكُ ٱلۡحَقُّۖ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ رَبُّ ٱلۡعَرۡشِ ٱلۡكَرِيمِ
Gerçek hükümdar olan Allah yüksektedir, yücedir. O’ndan başka hiç (hak) ilah yoktur. O, şerefli ve yüce Arş’ın Rabbidir.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَمَن يَدۡعُ مَعَ ٱللَّهِ إِلَٰهًا ءَاخَرَ لَا بُرۡهَٰنَ لَهُۥ بِهِۦ فَإِنَّمَا حِسَابُهُۥ عِندَ رَبِّهِۦٓۚ إِنَّهُۥ لَا يُفۡلِحُ ٱلۡكَٰفِرُونَ
Kim hakkında hiçbir delili bulunmaksızın Allah ile birlikte başka bir ilaha ibadet ederse onun hesabı ancak Rabbinin katındadır. Kâfirler –hiç şüphesiz- kurtuluşa eremezler.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَقُل رَّبِّ ٱغۡفِرۡ وَٱرۡحَمۡ وَأَنتَ خَيۡرُ ٱلرَّٰحِمِينَ
De ki: “Rabbim! Bağışla, merhamet et. Çünkü sen merhamet edenlerin en hayırlısısın!”
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
 
අර්ථ කථනය පරිච්ඡේදය: සූරා අල් මුඃමිනූන්
සූරා පටුන පිටු අංක
 
ශුද්ධවූ අල් කුර්ආන් අර්ථ කථනය - තුර්කි පරිවර්තනය - රුව්වාද් පරිවර්තන මධ්‍යස්ථානය - පරිවර්තන පටුන

ශුද්ධ වූ අල් කුර්ආනයේ අර්ථයන් හි තුර්කි පරිවර්තනය. රුව්වාද් පරිවර්තන මධ්‍යස්ථානයට අයත් කණ්ඩායමක් විසින් www.islamhouse.com වෙබ් අඩවිය සමඟ සහයෝගයෙන් පරිවර්තනය කරන ලදි. හිජ්රි වර්ෂ 1440

වසන්න