แปลความหมาย​ สูเราะฮ์ ‘Abasa - ภาษาตุรกี - ดร.อะลีย์ โอเซก และเพื่อน - สารานุกรมอัลกุรอาน

Sûretu Abese

อายะฮ์: 1

عَبَسَ وَتَوَلَّىٰٓ

(Peygamber), ötürü yüzünü ekşitti ve geri döndü.

อายะฮ์: 2

أَن جَآءَهُ ٱلۡأَعۡمَىٰ

âmânın kendisine gelmesinden

อายะฮ์: 3

وَمَا يُدۡرِيكَ لَعَلَّهُۥ يَزَّكَّىٰٓ

(Rasûlüm! Onun halini) sana kim bildirdi! Belki o temizlenecek

อายะฮ์: 4

أَوۡ يَذَّكَّرُ فَتَنفَعَهُ ٱلذِّكۡرَىٰٓ

yahut öğüt alacak da o öğüt ona fayda verecek.

อายะฮ์: 5

أَمَّا مَنِ ٱسۡتَغۡنَىٰ

Kendini (sana) muhtaç görmeyene gelince,

อายะฮ์: 6

فَأَنتَ لَهُۥ تَصَدَّىٰ

sen ona yöneliyorsun.

อายะฮ์: 7

وَمَا عَلَيۡكَ أَلَّا يَزَّكَّىٰ

Oysa ki onun temizlenip arınmasından sen sorumlu değilsin.

อายะฮ์: 8

وَأَمَّا مَن جَآءَكَ يَسۡعَىٰ

Fakat koşarak ve sana gelenle de

อายะฮ์: 9

وَهُوَ يَخۡشَىٰ

(Allah'tan) korkarak

อายะฮ์: 10

فَأَنتَ عَنۡهُ تَلَهَّىٰ

ilgilenmiyorsun.

อายะฮ์: 11

كَلَّآ إِنَّهَا تَذۡكِرَةٞ

Hayır, şüphesiz bunlar (ayetler ), bir öğüttür.

อายะฮ์: 12

فَمَن شَآءَ ذَكَرَهُۥ

Dileyen ondan ( Kur'an'dan ) öğüt alır.

อายะฮ์: 13

فِي صُحُفٖ مُّكَرَّمَةٖ

Tertemiz kılınmış mukaddes sahifelerde (yazılı)

อายะฮ์: 14

مَّرۡفُوعَةٖ مُّطَهَّرَةِۭ

yüce makamlara kaldırılmış,

อายะฮ์: 15

بِأَيۡدِي سَفَرَةٖ

katiplerin elleriyle ( yazılıp )

อายะฮ์: 16

كِرَامِۭ بَرَرَةٖ

değerli ve itaatkar meleklerin.

อายะฮ์: 17

قُتِلَ ٱلۡإِنسَٰنُ مَآ أَكۡفَرَهُۥ

Kahrolası insan! Ne inkârcıdır!

อายะฮ์: 18

مِنۡ أَيِّ شَيۡءٍ خَلَقَهُۥ

Allah onu neden yarattı?

อายะฮ์: 19

مِن نُّطۡفَةٍ خَلَقَهُۥ فَقَدَّرَهُۥ

Bir nutfeden (spermadan) yarattı da ona şekil verdi.

อายะฮ์: 20

ثُمَّ ٱلسَّبِيلَ يَسَّرَهُۥ

Sonra ona yolu kolaylaştırdı.

อายะฮ์: 21

ثُمَّ أَمَاتَهُۥ فَأَقۡبَرَهُۥ

Sonra onun canını aldı ve kabre soktu.

อายะฮ์: 22

ثُمَّ إِذَا شَآءَ أَنشَرَهُۥ

Sonra dilediği bir vakitte onu yeniden diriltir.

อายะฮ์: 23

كَلَّا لَمَّا يَقۡضِ مَآ أَمَرَهُۥ

Hayır! (İnsan) Allah'ın emrettiğini yapmadı.

อายะฮ์: 24

فَلۡيَنظُرِ ٱلۡإِنسَٰنُ إِلَىٰ طَعَامِهِۦٓ

İnsan, yediğine bir baksın!

อายะฮ์: 25

أَنَّا صَبَبۡنَا ٱلۡمَآءَ صَبّٗا

Şöyle ki: Yağmurlar yağdırdık.

อายะฮ์: 26

ثُمَّ شَقَقۡنَا ٱلۡأَرۡضَ شَقّٗا

Sonra toprağı göz göz yardık da

อายะฮ์: 27

فَأَنۢبَتۡنَا فِيهَا حَبّٗا

oradan ekinler bitirdik.

อายะฮ์: 28

وَعِنَبٗا وَقَضۡبٗا

Üzüm bağları, sebzeler,

อายะฮ์: 29

وَزَيۡتُونٗا وَنَخۡلٗا

zeytin ve hurma ağaçları,

อายะฮ์: 30

وَحَدَآئِقَ غُلۡبٗا

iri ve sık ağaçlı bahçeler,

อายะฮ์: 31

وَفَٰكِهَةٗ وَأَبّٗا

meyveler ve çayırlar.

อายะฮ์: 32

مَّتَٰعٗا لَّكُمۡ وَلِأَنۡعَٰمِكُمۡ

(Bütün bunlar) sizi ve hayvanlarınızı yararlandırmak içindir.

อายะฮ์: 33

فَإِذَا جَآءَتِ ٱلصَّآخَّةُ

Kulakları sağır eden o ses geldiğinde,

อายะฮ์: 34

يَوۡمَ يَفِرُّ ٱلۡمَرۡءُ مِنۡ أَخِيهِ

İşte o gün kişi kardeşinden kaçar.

อายะฮ์: 35

وَأُمِّهِۦ وَأَبِيهِ

Annesinden, babasından,

อายะฮ์: 36

وَصَٰحِبَتِهِۦ وَبَنِيهِ

eşinden ve çocuklarından.

อายะฮ์: 37

لِكُلِّ ٱمۡرِيٕٖ مِّنۡهُمۡ يَوۡمَئِذٖ شَأۡنٞ يُغۡنِيهِ

O gün, herkesin kendine yetip artacak bir derdi vardır.

อายะฮ์: 38

وُجُوهٞ يَوۡمَئِذٖ مُّسۡفِرَةٞ

O gün bir takım yüzler parlak,

อายะฮ์: 39

ضَاحِكَةٞ مُّسۡتَبۡشِرَةٞ

güleç ve sevinçlidir.

อายะฮ์: 40

وَوُجُوهٞ يَوۡمَئِذٍ عَلَيۡهَا غَبَرَةٞ

Yine o gün birtakım yüzleri de keder bürümüş,

อายะฮ์: 41

تَرۡهَقُهَا قَتَرَةٌ

hüzünden kapkara kesilmiştir.

อายะฮ์: 42

أُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلۡكَفَرَةُ ٱلۡفَجَرَةُ

İşte bunlar kâfirlerdir, günahkârlardır.